1. YAZARLAR

  2. Veysel KOŞAR

  3. Adilcevaz’ın Namlı Kamyoncularından Muhlis Boz
Veysel KOŞAR

Veysel KOŞAR

EĞİTİMCİ
Yazarın Tüm Yazıları >

Adilcevaz’ın Namlı Kamyoncularından Muhlis Boz

A+A-

Bizim çocukluk dönemimizde hafızamızda yer edinenler, hatırası ve hikâyesi olanlar yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmeye başladılar. Bize de bıraktığı güzel anılarla onları hatırlamak ve yâd etmek düşüyor. 40-50 yıl evvelinin imkânları ve şartları insanı, insana daha muhtaç kılıyordu.  O zor şartlarda sevgi, saygı, merhamet, fedakârlık ve hatırla problemler çözülüyor, çileler unutuluyordu. Bir acı kahvenin değil, bir selamın veya bir gözün hatırı için bin göz seviliyordu.

Çocukluğumuzda kamyonuyla özendiğimiz Bozoların Muhlis Boz’u hatırlamak, hatırlatmak ve anmak istedim. Bizim için Muhlis Dayı idi. Kendisinin kamyonu vardı.  Kendisine hayranlık duyardık. O kamyonuyla hangi diyarları geziyor, neler görüyor diye merak ederdik. Merhum babası Asker Amcayla ilgili de duyumlarım vardı. Uzun yıllar askerlik yaptığını, askerlik dönüşü ile ilgili hikâyeleri olduğunu akrabalarımdan biliyordum. Daha uzağa gitmeden yeni nesil Adilcevazlılara Adilcevaz’dan bir Muhlis Boz geçti diyerek onunla ilgili anı ve yaşanmışlıkları anlatarak geçmişe bir yolculuk yaptırmak arzu ettim.

Muhlis Boz, 17 Nisan 1933 tarihinde gözlerini dünyaya açmıştır. Babası, Selim Bey ve Asiye Hanımın mahdumu Asker Ağa, annesi ise Zarife Hanımdır. Kardeşleri Ahmet, Mahmut ve Sabiha’dır. Muhlis Boz, 04 Ocak 1961 yılında Raif kızı Melahat Hanımla evlenmiştir. 7 erkek, 4 kız evladı olmuştur.

Babası Asker Ağa, tam yıl 14 yıl askerlik etmiştir. Belki de ondandır ki adı ‘Asker’ olarak kayıtlara geçmiş olabilir. Babası Asker Ağa, 7 yıl askerlik yaptıktan sonra terhis olarak memleketine döner.  Kendisi terhis olmuştur ama kardeşi Osman askere çağrılmıştır. Asker Ağa 7 yıl askerde iken tüm işleri kardeşi Osman yürütmüştür. Osman giderse işlerin aksayacağı, düzenin bozulacağı, sıkıntılar baş göstereceği söylenir. Ev halkının bu endişesini derinden hissetmesi üzerine geldiği gibi tekrar askere giderek kardeşi Osman’ın da yerine askerlik yapar.1-014.jpg

Muhlis Boz; çevre illere yetiştirdikleri ürünleri satmak için giden, hem tarım hem ticaretle geçimini sağlayan, mert ve merhametli biri olan ve çocuklarını çok seven babası Asker Ağa’yı 7 yaşında iken babasını kaybeder.

1940’lı yıllarda toplumun ekonomik durumu ve şartları hakkında bize ipucu veren o zamanki yaşanmışlıklardır. Muhlis Boz’un çocukluk anılarına dönersek; babası Asker Ağa, Hıdırşah Mahallesinden çarşıya, sigara tütünü almaya gönderir. O zamanlar ayakkabı olmadığı için çıplak ayakla almaya giderler. Kış olduğu zaman da diğer çocuklar gibi çarşıya giderken ayakları karın içinde üşüyünce yol üzerindeki bulaklar ve çaylara ayaklarını sokar ıstır tekrar bir dere ya da bulağa kadar koşar sigarayı alır tekrar geri dönerler.

Dönemin ve kalkın şartları gereği elbisede bulmak zor. Annesi Zarife Hanım,  beyaz bir şeker çuvalını pijama yapar ısrarı üzerine babasının eski siyah gömleğini cep diye diker. Bu bir mutluluk vesilesi olarak yeterdi. Muhlis Boz bunları aktarırken şikâyet için değil, büyüklerin çocukları için katlandıklarını dile getirmek, evlatlarına cefayla yoğrulan sevgiyi aktarmak için anlatırdı.

Muhlis Boz, diye değil de Muhlis Dayı diye yazayım artık. Muhlis Dayı, çocukken zeki aynı zamanda hareketli bir çocuktur. Mahallede Katırcı Ahmet Ağanın oğlunun düğünüdür. Gelin yeni gelmiştir. Bahçede herkes eğlenirken gelini merak eder daha damat gelinin yüzünü görmemişken gelinin duvağını açar geline bakar merakını giderir. Fark edilince ahali kızar, kovalanınca kaçar.

İlkokula başlar, okulu sever, okumak ister, zeki ve heveslidir ancak hem yetim olduğundan, ağabeylerine yardım etmesi gerektiğinden okuluna devam edemez.

Muhlis Dayının şoförlüğü askerliğine dayanır. Askere gider şoförlük o zaman revaçta bir meslek olduğundan şoförlüğü askerlikte öğrenir ve 2 yıl askerlik yapar.

Askerde iken eski Cumhurbaşkanı olan Kenan Evren o zaman yüzbaşı araba iyi kullanmayı öğrendiği için Muhlis Boz’u  makam şoförü  yapar. Hata yapınca Kenan Evren; “Netekim Bozo kırarım çeneni.” dermiş.

Askerden dönünce Merhum Hacı İlyas Köstekçi’nin traktörünü kullanmak üzere şoförü olur daha sonra Salahattin Uluğ’un thames marka kamyonunda şoförlük yapar.

Adilcevaz’ın köylerinde yaşayan bir hemşerimizin çalışkanlığı ve gözü karalığını görünce ortaklı traktör alımı teklifini kabul eder böylelikle ortaklı da olsa ilk traktörünü almış olur. Traktör ortaklığından ayrılarak Sobacı Zeki ve Mehmet Aksoy’la birlikte ilk international enter kamyonu almış olur. Muhlis Dayı, tamir işinden iyi anlardı traktör veya kamyonuyla ilgili arızaları kendi bilgi ve becerisiyle çözerdi.

Muhlis Dayı kendine has üslubu, çıkışları olan bir şahsiyetti. Kendisine ait bazı söz ve davranışlar diğer kamyoncular tarafından da kabul görür, taklit edilirdi.  Buna dair anlatılan bir olayı aktarayım. Bir keresinde Sobacı Zeki ile Gaziantep’e sefere gitmişler. Sobacı  Zeki’nin Gaziantep’te  Siirt’li hemşerisi çok ve hemşerilerinin yanına iş için gider. Ona da kamyon için iş ayarlar. Bulunan işler onu kurtaracak ve gidebileceği işler değildir. Her seferinde işi bulanı da iş sahibini de söver. Sonunda Sobacı Zeki dayanamaz; “Gitmiyorsun gitmiyorsun niye sövüyorsun?” der bu ifade kamyoncular tarafından deyim olarak kendi aralarında kullanılmaya başlanır.İlçemizin sevilen isimlerinden olan Sulhettin Uluğ  ile sefere giderler. Muhlis Dayının dişleri olmadığından bazı kelimeleri vurgulamasında sıkıntı yaşar. Yol uzundur vakit gecedir.  Gece yoldadırlar Hacı Sulhettin Uluğ uyumak ister ama o konuşturur. Ne dediyse;  “He Muhlis he Muhlis” diye karşılık alır. Acaba kendisini dinliyor mu diye şüpheye düşer. Onun hoşuna gitmeyen birkaç kelime de kullanır. Yine aynı cevabı alınca, dinlenmediğini anlar, canı sıkılır, dayanamaz başlar bağırmaya;  “Ben kaç saattir sana söz sayıyorum,  ben ne dediysem sen dedin he!”
2-011.jpgTabi o dönemin insanları arasında sevgi ve anlayış vardı. Hemen gücenme, darılma olmazdı. Onu tanıyanlar lafına, karışmasına küsmezdi. O devirde otobüs veya minibüs fazla olmadığından işi olanlar, yola çıkanlar kamyon kasasında Erciş-Van,  Ahlat - Bitlis gider, gelirlerdi.  Bir keresinde Adilcevazlı iri yarı bir genç muaviniyle yola düşerler. İkisi birlikte Erciş’e giderken yol üzerinde parası olan olmayanı işlerini halletsinler diye alırlar.  Yol üzerinde bir köylü de otostop çekerek durdurur. Ancak kasaya geçmek istemez. İnat eder “Kasaya binmem şoföre bineceğim.” Muhlis Dayı bakar ki kurtuluş yok. “Ben kısa boylu, zayıf adamın bak bu muavinim iri yarı, genç delikanlı sen şoföre binme muavine bin.” diye karşılık verir.

Kamyoncu esnafının anısı çok olur. Muhlis Dayı Erciş’e giderken yolda Adilcevaz’dan hatır gönül üzerine gariban saf birini alır. Olacak ya yolda giderken önce bir kediyi ezer, sonra köpek denk gelir ona çarpar biraz daha giderken yolda eşeğe de çarpar. Kendisi de hayrette kalır. Yanında bulunan saf gariban adam susmuş, ses seda yok. Ne dese olmaz. Tam Erciş’e girerken polis çevirir. Polisin çevirmesi ile gariban saf adam ezdiği, çarptığı hayvanlara üzüldüğünden Muhlis Dayıyı sövmeye başlar. “Yakalayın bu adamı yolda ne gördüyse hepsini ezdi.“ Muhlis Dayı adamı aldığına mı, hayvanları ezdiğine mi, polise şikâyet edildiğine mi yansın bilemez.

Başına iş açtığı, ona pahalıya mal olan durumlarda olmuştur.  Konya’ ya sefere giderken frenler tutmayınca,  ani bir olay olarak bir yayaya çarpar. Çarptığı kişi astsubaydır birkaç yıl hapiste yatar. Kendisini en çok bu olay üzer. O dönem başbakan olan Süleyman Demirel affı ile hapisten çıkar seçimlerde hep Süleyman Demirel’ e oy vererek vefasını göstermeye çalışırdı.

Muhlis Dayı, Adilcevaz’da aynı zamanda taksicilikte yapmıştır. Adliyenin hâkim ve savcıların da alandaki işine giderdi.  Adilcevaz hâkimiyle Erciş’e giderlerken yol üzerinde bir viraja yaklaşırken Hâkim; “Muhlis Bey, bizim hâkim arkadaş bu viraja 40’la girmiş.“ Muhlis Dayı durur mu daha yüksek hızla girmesi lazım. Virajı 80 km hızla alır. Hâkim söylediğine pişman arka tarafta korktuğundan koltuğa iyice siner.. Düz yola gelince; “Muhlis Bey, sen hiç bir canlıya zarar verdin mi?” Bakmış ki sohbet tavında, hâkime caka satmak için “Dünyada ne kadar canlı varsa her birisinden bir tane ezmişimdir.” der de hâkim olgunlukla karşılar.

Muhlis Dayı hiçbir hemşerisini yolda bırakmaz her türlü yardım ederdi. Başka işi olsa da eğer yardım edilecek durum varsa önce ona yardım eder sonra kendi işini görürdü. Malum en çok Sütey yaylasından ot taşınırdı. Hiç kimsenin dağda otunu almadı dedirtmez, yüklememezlik etmezdi. Hemşerilerinin mahsulünün dağda tarlada ziyan olmasını gönlü götürmez, elinden geleni yapardı. O nedenle seveni, sayanı çoktu. Bundan dolayıdır ki tüm ilçede gönüllerde özel bir yeri vardır.

3-012.jpg

Muhlis Dayı, yaşı fazla ilerlememesine rağmen maalesef yakalandığı amansız hastalık olan akciğer kanserinden dolayı 05 Haziran 1997 yılında Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Arkasında hayırlı 11 evlat bırakmıştır. İyi bir Adilcevazlı olan Muhlis Boz a rahmetler dileyerek yazıma son veriyorum.

Kıymetli Okuyucular bir başka yazıda buluşmak üzere, üç aylarınızı ve Regaip Kandilinizi tebrik eder, esenlikler dilerim.

Bu yazı toplam 3896 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
8 Yorum