1. YAZARLAR

  2. Veysel KOŞAR

  3. Su'dan Mesele
Veysel KOŞAR

Veysel KOŞAR

EĞİTİMCİ
Yazarın Tüm Yazıları >

Su'dan Mesele

A+A-

Adilcevaz, bildiğimiz en eski medeniyet olan Urartulardan bu yana bir yerleşim birimi. Yerleşik hayat varmış yani. Yerleşik hayat tabi ki suyun olduğu yerde. Kef kalesinin bulunduğu dağlar, su membaı olarak söyleniyor. O civardan doğan gelen ve çarşı merkezden akıp giden bir Çalağan deremiz var. Urartular, suyu kullanmada, taşımada ve korumada çok ileri seviyede hassasiyet göstermişler. Milattan önce 8. Yüzyıl evvelinde hüküm süren Urartuların bilindiği üzere hâlâ aktif olan su kanalları varlığını sürdürmektedir. Takriben 3 bin yıllık Van Şamranaltı su kanalı buna şahit olarak yeter. Herhalde bu su kanallarından Adilcevaz’ da hissesini almıştır diye tahmin ediyorum. Çünkü su olmazsa hayat olmaz. Madem 3 bin yıllık hayat emaresi Adilcevaz’ da var, bu hayat emaresi de vücutta dolaşan kan damarları gibi su kaynaklarına ve su kanallarına bağlı olsa gerek.

Haydi biraz yakın zamana gidelim 2 bin yıl mesafe kat edelim. Selçuklu, Akkoyun, Karakoyunlu, Osmanlı zamanında da buralarda yerleşik hayat devam etmiştir. Demekki su tükenmemiş, suya ulaşım yolları ortadan kalkmamıştır.

Hele Osmanlı Medeniyetine “Su Medeniyeti” derler de bizde bundan övünürüz. “Suyun kaynağından alınıp, kullanım yerine getirilmesine ve dağıtılmasına kadar yapılan tüm tesisler, “su yolları” ismiyle anılmıştır. Bu tesisler, kanallar, tüneller, su kemerleri, su terazileri, maksemler, su depoları ve arıtma havuzlarından oluşmuştur.” Diye kayıtlar düşürmüşüz.

Adı konulmamış bir su mühendisliği ile Osmanlıda “Bir yerleşim yeri ve oradaki tesislerin su ihtiyacını karşılamak için önce etrafındaki arazide inceleme yapılır, kaynak suların yeterli olup olmadığı tespit edilirmiş. Suyun nereden akıtılacağı, nerelere kemer veya tünel inşa edilmesi gerektiği belirlendikten sonra su yolunun yapımına başlanır; kanal açılır, tünel kazılır, kemer dikilir ve künk döşenirmiş. Sular, dinlendirme, durultma, çökeltme, havalandırma ve aktarma gibi işlemlerden geçtikten sonra arıtılır, bu amaçla savaklar, bacalar, filtreler ve arıtma havuzları bina edilirmiş.”

Urartuların 3'üncü Kralı Menua, 55 kilometreden Van'ın güney kesimini sulamak için Şamranaltı dediğimiz noktayı sulamak için kanal inşa ediyor. Kanalı getirmiş olduğu yol güzergahında muazzam şekilde sulama yapmış. Sultan Süleyman durur mu o da 50 km Süleymaniye Su Yolu’nu uzunluğu 1550-1557 seneleri arasında yapılmıştır. Bu su yoluyla hem İstanbul’un Rumeli yakasının hem de Süleymaniye Camiinin su ihtiyacı giderilmiş yetmemiş 1555-1563 yılları arasında 50 milyon akçe sarf edilerek yine 50 km lik Kırkçeşme Su Yolunu inşa ettirmiş. Buradan getirilen su, 94 çeşme, 13 hamam, 7 saray, 4 şadırvan olmak üzere 158 farklı tesiste kullanılmış. O zamanda ne dozer, ne kepçe ne de  kamyon var.

 Açıklama: https://www.zaferdergisi.com/assets/uploads/images/40-su-5.png *Mimar Sinan’ın Kanuni zamanında İstanbul’a hediye ettiği tarihî Kırkçeşme Su Yolları

Bir de çook uzağa gitmeden yine Osmanlı da suyollarının temizliğine ve korunmasına bakalım. “Osmanlı’da su yollarını, künkler ve sarnıçları inşa etmek, yerleşim bölgelerine su getirmek ve bunu künk ve kanallara dağıtmak, kanalları temiz tutmak, gereken tamir ve bakımı yapmakla mükellef görevlilere “su-yolcu” denirmiş. Bunlar, şer'î, örfî ve divanî gibi tüm vergilerden muaf tutulmuşlar. Ayrıca su işleriyle ilgilenen bir de su-yolcu adlı teşkilat mevcutmuş. Su işleri önceleri, Su-yolcu Başı veya Su-yolcu Ağası idaresinde yürütülmekteyken, 1566’dan itibaren Kanunî döneminde kurulan “Su-yolcu Nazırlığı” aracılığıyla yürütülmüş.

Ve şu yazacağım çok dikkatimi çekti. ”Osmanlı padişahları ve idareciler, şehre gelen içme sularını, su havzalarını ve su yollarını korumada da büyük hassasiyet göstermişler suların şehre geldiği yol güzergâhının her iki yakasında en az 3-4 metrelik alana yerleşim birimleri yapılmamasını ve ziraatla uğraşılmamasını temel esas olarak benimsemiş ve bunu titizlikle tatbik ve takip etmişler. 1567’de Haslar Kadısına yazılan hükümde, Kırkçeşme Suyu ve diğer suların geçtiği güzergâhlara bağ, bahçe yapılması, ev inşa edilmesi yasaklanmıştır. 1570’de İstanbul, Haslar ve Galata kadılarına da bu hususlarla ilgili benzer hükümler gönderilmiştir.

 II. Selim'in su yolunun korunması ile ilgili bir başka bilgiye de yer verelim. “Konuyla alakalı Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan ve Sultaniye’ye (Karapınar’a) gelen su yolunun korunmasıyla ilgili, Sultan II. Selim dönemine ait 21 Şubat 1570 tarihli belgede;

II. Selim, şehzadelik döneminde 20 Haziran 1560’da gönderdiği hükümle, Konya ile Ereğli arasındaki harabe bir köy yerine cami, imaret, han, hamam ve dükkânlardan oluşan, projesini Mimar Sinan’ın hazırladığı, mimarlığını Halep’li Cemaleddin’in yaptığı bir külliye, bunun etrafına da Sultaniye ismiyle bir kasaba tesis ettirmiş. Hatta yeni kurulan bu kasabayı şenlendirmek amacıyla, ilk gelip yerleşecek 120 hanenin vergiden muaf tutulacağı belirtilmiş.

Fakat 21 Şubat 1570 tarihli hükümde, Su Yolu Nazırı Hasan Paşa, Sultaniye İmareti ve Camiine gelen suyun geçtiği yerlere bazı şahısların ev yaptığını, bağ dikip bahçe kurduğunu, hatta ziraat yaptıklarını, bu sebeple su yolunun tamamen zarar gördüğünü; hâlbuki su yolunun yaklaşık 5,3 metre boş bırakılması gerektiğini belirterek durumu Divan-ı Hümayun’a iletilince bunun üzerine, merkezden, Sultaniye’nin bağlı olduğu eski il kadısına gönderilen hükümde, su yolunun kenarına ev yaptırılmaması, evlerle su yolu arasında her iki taraftan yaklaşık 5,3 metre mesafe bırakılması; bahsedilen mesafe içinde bağ ve ziraat işi yaptırılmaması, şayet bağ dikilmiş ise sökülmesi emredilmiş. Ayrıca, işi engellemeye kalkışacak şahıslar çıkarsa, bunların Divan-ı Hümayuna bildirilmesi ve emrin gereğinin, o civarda bulunan su yolu bölükbaşısı tarafından sürekli olarak tatbiki istenmiş.

 Sultan II. Abdülhamid zamanında ise  köy su kaynaklarını kirletenler; padişahın emriyle Meclis-i Vükela (1891 Bakanlar Kurulu) toplanarak, halkın başka yerlere yerleşmesini karara bağlamış.”

Bu kadar bilgiyi neden yazdım. Su medeniyeti anlayışından 3000 yıl geride kaldığımızı görüp hem üzüldüğümden hem de kızgınlığımdan yazdım.  En az 3 bin yıllık geçmişi olan Adilcevaz’ da su yollarının yok edilmesinden, önüne set, duvar örülmesinden, başkalarının sudan yararlanma hakkının engellenmesinden dolayı yazdım. Eli uzun, değeneği sağlam olanın sudan daha fazla yararlanmasından dolayı yazdım. Okumuş, okumamış hepimizin su medeniyetindeki hak, incelik ve saygıdan ne kadar çok uzaklaşmışız dostlar pazarda görsün tarzı işler ve bahanelerle kendimizi nasıl kandırdığımızı  gördüm de yazdım.

Umudum Urartular’ dan yana, belki yeniden dirilirler de üç bin yılki düzeni yeniden sağlarlar.

* Osmanlı Su Medeniyeti ile ilgili değerli araştırmalar yapan İsmail ÇOLAK Beyin makalesinden alıntılar yapılmıştır. Kendisine çok teşekkür ederim.

Bu yazı toplam 1440 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
3 Yorum