1. YAZARLAR

  2. Dr. Muhsin DEMİREL

  3. Hz. Hubeyb’in Darağacında Gösterdiği Tavır ve Söylediği Sözler
Dr. Muhsin DEMİREL

Dr. Muhsin DEMİREL

MÜFTÜ
Yazarın Tüm Yazıları >

Hz. Hubeyb’in Darağacında Gösterdiği Tavır ve Söylediği Sözler

A+A-

Yüce Allah’a inanıp imanı kâmil olan bir insan birçok yönden inanmayan insanlardan farklı ve üstündür. Bir mümin her şeyden önce her şart ve durumda şahsiyetli ve kişilikli olup insanın şahsiyet ve onuruna yakışmayan her türlü tavır ve hareketten uzaktır ve uzak olmalıdır. Bir Müslüman İslâm’ın yüce ahlakını ve bir Müslüman’da bulunması gereken vasıfları taşımıyorsa Müslüman olmasının fazla bir anlamı kalmıyor.  Ashabı kiramın hayatında yaşanan bazı olaylar, bir Müslüman’ın ne kadar yüce bir kişiliğe haiz olduğunu göstermektedir. Ashabı kiramın gösterdikleri o yüce tavır ve davranışları her Müslüman’ın da gösterebilmesi gerekir. Uhud Savaşı’ndan sonra Hicrî üçüncü yılda Adel ve Kare kabilelerinden bir grup Medine'ye gelip Resûlullah (s.a.v.)'a, “Aramızda Müslüman olanlar vardır, birkaç kişi gönder, bize dinimizi öğretsinler” diye talepte bulundu. Onların bu talebi üzerine Resûlullah (s.a.v) kendilerine öğretmen olarak 6 kişi yolladı.  Bunlar Mekke ile Usfân arasına varınca Hüzeyl kabilesinden Benu Lihyân adında bir boya ihbar edildi ve bu kabileden yaklaşık yüz kişilik nişancı bir grup onları takibe aldı. Bu takipçiler Müslümanların izini takip edip bir süre sonra kendilerine kavuştular. Öğretmen olarak gönderilen 6 kişilik Müslüman grup o sırada “Reci suyu” üzerinde mola vermişti. Bu takipçiler onlara yetişince, Müslümanlar bir tepeye çıktılar.

Gelen bu grubun amacı bu Müslümanları götürüp Mekke halkına satmaktı. Zira Mekke halkı Bedir ve Uhud savaşlarında öldürülen adamlarının katillerini getirene ödül vaat etmişti. Onun için gelen bu grup Müslümanları kuşatınca, onlara teslim oldukları takdirde kendilerini öldürmeyecekleri konusunda taahhütte bulundular. Ancak grup komutanı Hz. Asım, ben müşriklerin zimmetine girmem, diye cevap verdi. Bunun üzerine taraflar savaşmaya başladılar, Müslümanların okları bitince Hz. Asım 3 arkadaşıyla birlikte şehit oldu. Hz. Zeyd b. Desine ile Hz. Hubeyb b. Adiyy teslim oldular. Müşrikler bu ikisini götürüp Mekkelilere sattılar. Hz. Hubeyb’i Hâris b. Âmir satın aldı. Bu mevsim haram aylarına tesadüf ettiğinden Mekke halkı bu iki sahabeyi şehit etmek için haram aylarının çıkmasını bekledi.

Bir rivayete göre Hz. Hubeyb esarette iken Cenâb-ı Allah tarafından kendisine üzüm geliyordu. Hz. Hubeyb, evinde esaret altında kaldığı kadın daha sonra Müslüman olunca şöyle demişti: “Ben Hubeyb’den daha hayırlı bir esir görmedim, Allah'a yemin ederim ki zincirlerle bağlı olduğu halde bir gün onun bir salkım üzüm yediğini görmüştüm. Oysa o mevsimde Mekke’de hiç meyve yoktu. O üzüm Cenâb-ı Allah'ın Hubeyb’e verdiği bir rızık idi.” (Buhârî, Megazi)

Arapların geleneğine göre haram aylarda savaşmak ve adam öldürmek haramdı. Dolayısıyla bu iki esirin öldürülmesi için haram aylarının çıkmasını beklemeleri gerekiyordu. Nihayet haram aylar çıkınca esirlerin öldürme zamanı geldi. İbn Hacer el-Askalânî’nin verdiği malumata göre Hz. Hubeyb Hâris oğulları tarafından bir kadına teslim edilmişti. Hz. Hubeyb bu kadını, beni öldürmeye karar verdiklerinde bana haber ver, diye tembihlemişti. Öldürme zamanı gelince kadın kendisine haber vermiş, o da tıraş olmak için kadından ustura istemiş, kadın da kendisine bir ustura vermişti. Bu sırada annesinin dalgınlığından fırsat bulan bir çocuk Hz. Hubeyb’in odasına girmiş, o da bu çocuğu kucağına almıştı. Çocuğunu onun kucağında gören kadın, Hz. Hubeyb’in çocuğu öldürebileceğinden endişe ederek dehşete kapılmış ve benzi solmuştu. Bunu fark eden Hz. Hubeyb kadına, sen, çocuğu öldürmemden mi endişe ediyorsun? Ben böyle bir şey yapamam, diyerek kadını teskin etti. Haram aylar çıkınca Hz. Hubeyb’i şehit etmek üzere harem bölgesinin dışına çıkardılar.

Hz. Hubeyb idam sehpasına çıkarılacağı sırada iki rekât namaz kılmak için müşriklerden izin istedi. Onlar da ona izin verdiler. Hz. Hubeyb, aceleyle iki rekât namaz kılıp hemen onların yanına döndü ve şöyle dedi: “Şayet bilseydim siz, ölümden korktuğu için namazı uzattı, demeyeceksiniz namazımı biraz daha uzatırdım.”

Hz. Hubeyb idam sehpasına çıkacağı sırada müşriklere şöyle beddua etti: “Ey Allah'ım! Onların sayısını azalt, onları darmadağın bir şekilde öldür ve onlardan hiç kimseyi sağ bırakma!” Hz. Hubeyb onlara beddua edince müşrikler yere yattılar. Çünkü onların inancına göre beddua yapılınca insan yere yatarsa beddua insana isabet etmez.

Hz. Hubeyb darağacına götürülürken kendisine şu soru soruldu: “Şimdi senin yerinde Muhammed’in olmasını ister misin?” Hz. Hubeyb bu soruya şöyle cevap verdi: “Hayır, Allah'a yemin ederim ki benim bu durumdan kurtulmama karşılık, onun ayağına bir dikenin batmasını bile istemem.” Bu cevaba müşrikler - anlam verememiş olmalılar ki- güldüler. Müşrikler daha sonra Hz. Hubeyb’i bir ağaca asıp Hâris’in oğlu Ukbe’nin eline bir mızrak verdiler. Ukbe bu mızrakla Hz. Hubeyb’e vurarak işkenceyle onu şehit etti. (Kandehlevî, Hayatu’s-Sahabe, I, 525 vd..)

İmam Ahmed’in rivâyet ettiği bir hadise göre, Hz. Hubeyb’in cesedi bir müddet asılı olduğu ağaçta kalmış, daha sonra ipleri çözülünce yere düşüp mucizevî bir şekilde ortalıktan kaybolmuştu. Bu konuyla ilgili hadis şöyledir:

Cafer b. Amr babasından rivayet ederek şunları anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) beni tek başına casus olarak Mekke'ye gönderdi. Ben Hz. Hubeyb’in cesedinin asılı olduğu ağacın yanına gittim. Kureyş’in casuslarından korktuğum halde ağaca çıkıp cesedin iplerini çözdüm. İplerini çözünce yere düştü. Ben de ağaçtan indim ve hemen oradan uzaklaşmaya başladım. Fazla uzaklaşmadan geri dönüp arkama baktım, fakat onun cesedini göremedim, sanki cesedi yer yutmuştu. Şimdiye kadar da cesedi hiç görülmedi.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 139.


Hz. Hubeyb’in Şehadetinden Kalan Önemli Bir Hatıra


Hz. Hubeyb’in şehit edilmesinden şöyle önemli bir hatıra kalmıştır: Hz. Ömer kendi hilafeti döneminde Said b. Âmir’i Şam’ın bir bölgesine vali tayin etmişti. Hz. Sait bazen toplumun içinde baygınlık geçiriyordu. Oradaki halk bunun nedenini ve mahiyetini bilmediğinden bunu sara hastalığı sanıyordu. Bir ara oranın halkından bazıları Hz. Ömer’in yanına geldiler. Âdeti olduğu üzere Hz. Ömer onlardan kendi valisinin durumunu sordu. Onlar valinin bazen baygınlık geçirdiğini söylediler. Bir müddet sonra Vali Medine'ye geldiğinde Hz. Ömer ona, “Ey Sait! Sana gelen bu baygınlık nedir?” diye sordu. Hz. Sait şöyle cevap verdi: “Ey Emirü’l-Mü’minin! Allah'a yemin ederim ki bende herhangi bir hastalık yoktur, ancak Hubeyb b. Adiyy şehit edilirken ben de orada hazır idim ve onun bedduasını işittim. Yemin ederim ki onun bedduası nerede hatırıma gelirse hemen orada bayılırım.” Bundan sonra Hz. Ömer, Hz. Said’e daha fazla değer vermeye başladı. (İbn Hişâm, es-Siretu'n-Nebevîyye, III, 173.)

Bilgi notu: Hz. Hubeyb bir yakını yerine şehit edilmiştir. Onun bu yakını Haris’i öldürmüştü. Haris’in yakınları onun katilini yakalayamadığından onun yerine Hz. Hubeyb’i satın alıp şehit ettiler.

Bu yazı toplam 1237 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.