1. YAZARLAR

  2. Prof. Dr. Zeki TAN

  3. Her Yasaklama Yasaklanana Güç Verir
Prof. Dr. Zeki TAN

Prof. Dr. Zeki TAN

ÖĞRETİM ÜYESİ
Yazarın Tüm Yazıları >

Her Yasaklama Yasaklanana Güç Verir

A+A-

Vahyin insanlığa getirdiği ilkelerden birisi de otoriterlik ve monarşi yerine şûrayı, tek fikirlilik yerine çoklu fikir; aykırı veya yanlış bile olsa fikri olanın konuşabilme özgürlüğü. Hâlihazır Müslüman ülkeleri kastetmiyorum. Kur’ân karşıt fikirleri bastıran “dinî baskı ve diktatörlük” kuranları da eleştirir. (Bakara, 2/256) Tunus’lu fikir ve düşünce insanı Râşid el-Gannuşi: “Kendilerini Allah’ın yeryüzündeki şubesi zannedenlerden kurtulmak gerekir. Putperestlikten sonra İslam’ın en büyük düşmanı istibdat/despotizmdir.” Beşerin yaptığı yorumlardan dolayı yanlış yapılması kaçınılmazdır. Çünkü hakikatin keşfi itirazlar, yanlışlar ve aykırı düşüncelerle ortaya çıkar. Bundan dolayı insana yanlış yapma fırsatı ve toleransı verilmelidir. Yoksa “düşünce durgunluğu ve tembelliğine” yakalanan beyinler ölür. Tunuslu Eski Bakan Prof. Dr. Nureddin Hadimi’nin dediği gibi :”İnsanların fikirlerini korkmadan, rahat ve açıklıkla ifade etmeleri hakları, yöneticilerin hakkı da fikirlerinin kritiğe tabi tutulmasıdır.”  Hz. Ömer’in dediği gibi "Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde, uyardığınız halde sizi dinlemezsek bizde hayır yoktur."

Hz. Peygamber’in “müçtehid’in yaptığı yorumlardan dolayı yanlışta yapsa sevap alacağını” (Buharî, İtisam 21; Müslim, Akdıye 6) söylemesinin sebebi fikri üretimin önüne bloke konulmamasıdır. Yeter ki yorum yapan iyi niyetli olsun.  Niyetini de biz bilemeyiz. Neticede yorum kime ait olursa olsun; müçtehit veya müfessirin bilgisi zannidir. Mutlak hakikat değildir. Kültür Tarihimizde ilim ehlinin yorum yaptıktan sonra “En doğrusunu Allah bilir” demeleri yapılan yorumlar doğru veya yanlış olabilir. Mutlak doğru sadece Allah katındadır. Mutlak hakikatın sahibi Allah adına fânilerin “Acentalık” yapmaları doğru değildir.

Bütün alan uzmanlarının yaptıkları yorumlar emek ürünüdür. Beşerin yaptığı her yorum ne kadar uzman olursa olsun doğru veya yanlış olma özelliklerini içerir. İslam medeniyetinde dini yorumların özelliği sivil oluşlarıdır. Herhangi bir devletin belli bir fikri veya belli bir dini anlayışı tekeline alarak din dayatması veyahut din yorumunu mutlak doğru olarak kabulü dine aykırıdır. Çünkü mutlak doğrunun sahibi olan Allah, gönderdiği dinin dayatılarak değil insanların özgür tercihlerini kullanarak kabul edilmesini ister.

Herhangi bir kurumun din ile ilgili yorumlarını mutlak olarak doğru kabul etmek doğru değildir. Hangi kurum olursa olsun yaptığı yorumların kendi yorumunun serbest piyasaya sunulmasıdır. Kabul veya ret edilmesi insanların vereceği karardır. Yoksa (Allah korusun) Batı’daki Kilise’nin mutlak doğrunun tekelciliğine soyunarak Kilise dışında olanların hâin veya kâfir olarak ilan edilmesine götürür.

Yaklaşık on yıldan fazladır İlahiyat Fakültesindeki öğrencilere  “Tefsir Tarihi ve Usulü” dersini veriyorum. Teknolojide sürekli yenilik peşinde koşturan öğrencilerin en çok sorduğu soru şudur “Hocam! Kur’ân bir tane neden meal ve tefsir uzmanı sayısınca anlam var?  Ben de onlara “İlahî irade insanı sadece biyolojik olarak farklı yaratmadı. İnsanların başparmağını, gözün retinasını ve saçın kılını da farklı ve özel yaratmış. Beyinlerini de farklı yaratmıştır. Çünkü eğer bütün insanların beyinleri tek tip fikir üretseydi insanlık bugünkü teknolojik seviyeye ulaşmazdı. Mesela; Bundan binlerce yıl önce yaratılan arılar ilk yaratıldıklarından itibaren bal yapıyor. Bu günkü arılar da halen bal yapıyor. Çünkü tek tipler. Fakat elli sene önceki insan ile bugünkü insan aynı icatları yapmıyor. İnsanlar farklı fikir ve bu fikirlerin çıktısı olarak teknolojik aletler üretiyor. Bu icatlar da insanların hayatlarını kolaylaştırıyor. Bu da insanların farklı fikir ve düşüncelere sahip olmalarından kaynaklanıyor. Eğer insanların beyni tek tip olsaydı yeni bir teknoloji üretmeleri mümkün değil.” Bir de muhtemel soruya da muhtemel cevap vermeye çalışarak şunu ilave ediyorum. “Müslüman ülkeler bütün insanların tek tip fikir üretmelerini istedikleri için gelişmiyorlar. Ne var ki farklı yorum yapıyor ve bizim gibi düşünmüyorlar diye kendi ülkenizin insanlarını “Onlar ve biz” diye ikiye ayırırsanız toplumsal kalkınma gerçekleşmez. Çünkü devletin “Resmi Gazetesi” gibi “Resmi Fikirlerin” herkes tarafından benimsenmesini talep ederler. Akan bir hayata karşılık sabit ve sevimsiz bir “yorum tekeli” toplumu belli bir döneme sabitler. Emevilerin son Abbasilerin ilk dönemlerinde âlimler farklı fikirleriyle görüş beyan etmeye başlayınca yöneticiler “bundan böyle kimse fikir üretme/içtihat yapmayacak” diyerek bu kapının kapandığını bile söyleme cüretini göstermişlerdir. Ne zaman ki farklı fikir beyan etmeye kalkan olmuşsa hemen “siyasi konjoktürün” etkisiyle iktidara boyun eğdirmek amaçlı “içtihat kapısı kapalıdır” argümanını devreye sokmuşlardır. Böylece yorum tekelini ele geçiren despotlar hakikatin gür sesi olan dini ve âlimleri iktidara payanda haline getirdiler. 

Hâlbuki Hz. Peygamber döneminde yaşayan sahabenin bile tek tip düşünmediği müsellemdir. Mesela; Hudeybiye Musalahası, Bedir ve Uhud Savaşlarındaki kararlarda Hz. Peygamberin vahiy olmayan bireysel olarak verdiği kararlara birçok sahabe katılmamıştır. Hendek Savaşında Hz. Peygamber’in bazı kabilelerle yaptığı antlaşmalar konusunda sahabe farklı düşünmüş, Hz. Peygamber farklı fikrinden dolayı kimseyi azarlamamış ve fikir yasağı koymamıştır. Özellikle Hz. Aişe’nin sahabeye olan itiraz ve eleştirileri kitaplarda çokca yer alır. (Zerkeşî, Ebû Abdillâh Bedrüddîn, Hz. Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler, trc. Bünyamin Erol, Ankara:  Otto Yayınları, 2020, s. 20-85)  İlahî vahiy ilk karşılaştığı toplumu sahih bilgiyle donattı. Bilgisine güvenmeyen muhalif gruplar güce başvurarak kendisi gibi inanmayanları yok etmek istediler. Fakat fark etmedikleri bir husus vardı; hiçbir fikir çizme ne kadar güçlü olursa olsun bastırarak ve silahla ortadan kaldırılamaz. Fikirler yay gibidir. Güçlü bir yayı bastırarak yok “muş gibi” kabul edebilirsiniz fakat ayağınızı kaldırdığınız anda bastırılan yay daha güçlü ve gür şekilde yukarıya doğru bastıranı da savurararak kendini gösterir.

Gençliğimde (1980)’li yıllarda sol eğilimli “yasaklı fikirlerin” yoğun dile getirildiği Hakkâri’de yaşadım. Fakat anne ve babamın dindarlıklarının etkisiyle sol düşünceyle irtibatım fazla olmadı. Yine de zaman zaman sol fikirli arkadaşlara takılıp derneklerine çay içmeye gittiğim olurdu. O zamanlar “DHKD” Devrimci Halk Kurtuluş Derneği veyahut “DDKD” Devrimci Demokratik Kültür Derneğinin şubeleri Hakkâri’de vardı. Yasakların diz boyu devam ettiği yıllardı. Fikirler yasaklandıkça daha da palazlandı. Eskiden yasaklı bu fikirlerin sahibi şimdilerde fikirlerini hem de “Meclis Kürsüsünde” yüksek sesle dile getiriyorlar.

Bir varmış bir yokmuş, develer tellal, pireler berber iken… Masal malzemesi haline gelen yasaklar arasında bazen bir teyp kaseti, bazen bir resim de nasibini alırdı. Kürtçe kasetlerin gece saat 24:00’ten sonra dinlenmeye başlandığına şahitlik etmiştim. Ne işe yaradı bütün bu yasaklamalar. Ne yazık ki şimdilerde kaset bir daha başa sarılıyor. Müslüman coğrafyanın sakinleri kendisiyle farklı fikirlere sahip olmayan insanların; farklı ideoloji, inanç, kültür ve mezhebe sahip olanların yok sayılarak tek tip ve renk dünya inşa ederek bunları hukuk, adalet ve merhametten mahrum bırakmayı dini bir görev olarak görüyorlar. Hâlbuki Allah kendisinin otobiyografisi olarak gönderdiği mesajda Rabbu’l-Müslümin” olarak değil “Rabbu’l-Âlemin” olarak tanıtır. Ne yazık ki kendisini dinin farklı ülkelerdeki “şube temsilcileri” olarak görenler kimin Müslüman olup olmayacağını kimin merhamete layık olup olmadığının çetelesini çıkararak insanları dinden uzaklaştırıyorlar. Yetmezmiş gibi; cehennemi ve cenneti dünyaya taşıyarak Kilise’nin kendi sonunu hazırladığı fonksiyondan kaçınmıyorlar.

Allah muradının farklı şekillerde yorumlanması için farklı yorumlanan müteşabih ayet indirdi. Çünkü farklı anlamlara gelen müteşabih âyetler hem yeni fikirlerin ortaya çıkmasını hem de “tek fikir tekelciliğine” karşı çıkışın ifadesidir. Allah tek manayı dileseydi mesajları algoritma veyahut matematikle ifade ederek farklı yorumların önüne geçebilirdi. Fakat farklı yorumlar her insanın kendisine sevimli geleni alarak hayatını devam ettiriyor. Yoksa bütün insanlara tek tip yorumu dayatmak bütün insanların sevin veya sevmeyin kuru fasulyeyi yemeğe mahkûm etmek veyahut bir zamanlar Çin’de uygulanan tek tip elbiseye mahkûm etmek saçmalığından farksızdır. Tek tip yorumlar insanların beynine saplanan hançer gibi fikir özgürlüğünün düşmanıdır. Fikri hayatlardaki farklı yorumlar Allah’ın insanlara açtığı kapıdır. “Hem, Rabbin dileseydi, bütün insanlığı bir tek topluluk yapardı…” (Hûd, 11/118) Farklı görüş ve farklı yorumlar, toplumlar gelişsin diye Allah’ın talebidir. Homojen tek tip fikirler aynı şeyi üretir. Toplumda farklı fikirlerin üretilmesi için farklılıklar olmazsa olmazdır. Toplumda “kalıcı değerler” çeşitli fikirlerle mümkündür. Bu talebe ket vurmak çeşitliliğin korunmasını isteyen Allah’a karşı çıkmakla eşdeğerdir. Farklı yaratılan beyinlerden tek tip fikir üretilmesini insana dayatmak hastalıklı bir psikolojik haldir. Bunun tedaviye ihtiyacı vardır.

Şunu unutmamak gerekir; İlk insanın ilk işlediği günah ilahî iradenin insana verdiği tercih ve özgürlükle Âdem Babamız ve Havva Annemiz tarafından işlenmiş. Yine Allah Hz. Âdem’e eşiyle cennetin her tarafından diledikleri yerde diledikleri şekilde istifade edebileceklerini bildirdi. Sadece “Şu ağaca yaklaşmayınız” dedi. Onlar da Allah’ın emrini dinlemeyerek yasağa karşı insanın meraklı olduğunu, yasak ağaçtan beraber yiyerek gösterdiler. Böyle bir tercihi ve özgürlüğü Allah’ın yarattığı ilk insan ve aynı zamanda ilk Nebi’ye tanıması Allah’ın insana olan güvenidir. İnsan hata yapar yaptığı bu hata bazen yükseliş rampasına dönüşür. Âdem’i farklı kılan kendi iradesi ve merak saikiyle işlediği ilk hatadır. Allah’ın insana verdiği yanlış yapma tercih ve imkânını insanlar insanlardan niçin esirgerler? Çünkü güvenmiyorlar. O gün bu gündür nerede yasak varsa orada cazibe vardır. Bu bazen dile getirilen yasağa karşı insanlar fikirlerinde ısrar ederek yasağı delerek konuşurlar. Bazen yasaklanan müzik eseri milyonları bulan dinleyiciye ulaşır. Bütün insanların tek tip kereste gibi veyahut Kuzey Kore’nin “salatalık” ve “mısır koçanları” gibi olmasını isteyip farklı fikirlere tahammülü olmayanlar tarafından yasaklanan kitap, dergi, broşür, el ilanı, afiş, karikatür veya makaleler yine milyonlarca satılarak sahibini ve yazarını âbad eder. İmam-ı Gazzali yasaklamanın cazibesini şöyle anlatır ”Eğer insanlar deve dışkısını ufalamaktan yasaklansalar, yine onu ufalar ve derler ki; Muhakkak bunda bir şey vardır da ondan bize yasaklandı.” (Gazzali, İhya, 1/57) 

Tarihe baktığımızda engizisyonu aratmayacak muameleye uğrayan İbn Rüşd'ün kitapları yakıldığında, sevdiği bir öğrencisi bu manzara karşısında kendini tutamayarak ağlamaya başlar.  İbn Rüşd, kitapları yanarken ciğeri de yanmıştı. Fakat kendinden emin bir şekilde ona şöyle der: "Evladım bu akıl almaz işi yapan Müslümanların haline ağlıyorsan, denizler dolusu gözyaşı yetmez. Kitaplar için ağlıyorsan, bil ki fikirlerin kelebekler gibi kanatları vardır ve düşünen insanların zihnine ulaşmak için sonsuzluğu aşarlar." Tek sermayesi bilgi olan aydınların kitaplarını yakmak nasıl bir kişilik halidir acaba! Mürekkep ve yazıdan müteşekkil kâğıtları yakınca insanların beyinlerindeki fikirlerin de dumana karışıp yok olacağını hesaplıyor idraksizler.  Kitaplar yakılırken kelimelerin ruhları daha da gür ve canlı bir şekilde yankılandı zihinlerde. İbn Rüşd bugün bile fikirleriyle insanların zihnini aydınlatırken kitap yakanların isimlerini kimse hatırlamıyor. Fikre karşı fikirle mücadeleyi beceremeyenler sürekli yasağı ve yakmayı devreye sokarlar. Hâlbuki fikirler bize göre yanlışta olsa ölmez ve yakılamaz. O halde fikre karşı fikirle mücadele edilmelidir. (DEVAM EDECEK)

Bu yazı toplam 1810 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
6 Yorum