1. YAZARLAR

  2. Dr. Muhsin DEMİREL

  3. Ruhumun İlacı Namaz
Dr. Muhsin DEMİREL

Dr. Muhsin DEMİREL

MÜFTÜ
Yazarın Tüm Yazıları >

Ruhumun İlacı Namaz

A+A-

İnsan biri maddi, diğeri de manevi olmak üzere iki unsurdan meydana gelmektedir. İnsanın maddi unsuru bedeni, manevi unsuru ruhudur. İnsanın bedeni, hayatını sürdürmek için maddi gıdaya, zaman zaman da ilaca ihtiyaç duyduğu gibi, insanın ruhu da sağlıklı ve huzurlu bir surette yaşamını devam ettirmek için manevi gıda ve ilaca ihtiyaç duyar. Maddi gıda yemek ve sudur. Maddi ilaç tıbbî ve bitkisel ilaçlardır. Manevi gıda ise iman ve ibadetlerdir. İbadetlerin başında namaz gelmektedir. Namaz ibadetlerin özü, hulasası ve en faziletlisidir. Bunun için İslâm’ın diğer şartları olan hac ömürde bir sefer, oruç ve zekât yılda birer sefer yapılırken, namaz günde beş vakit olarak eda edilmesi gereken çok önemli bir ibadettir.

İslâm’ın tüm emirleri bazı hikmet, fayda ve maslahatlardan dolayı emredilmiştir. Namazın da birçok hikmeti ve faydası vardır. Bunları namazın Cenâb-ı Allah’a bakan, kişiye bakan ve topluma bakan yönleri olmak genel anlamda üç başlık altında toplamak mümkündür.

Namazın Cenâb-ı Allah’a bakan yönüne gelince, Cenâb-ı Allah, insanoğlunu en mükemmel bir varlık ve eşrefi mahlûkat olarak yaratmış, ona akıl, fikir ve irade vermiş, onu maddi ve manevi olarak en mükemmel vasıf ve kabiliyetlerle donatmış ve buna karşılık onu kendi hitabına karşı sorumlu tutarak ibadet yapmakla mükellef kılmıştır. Zaten insanların ve cinlerin yaratılış gayesi Yüce Yaratıcıya ibadet etmektir. Bir ayeti kerimede Yüce Mevla, “Ben cinleri ve insanları ancak ve ancak bana ibadet etsinler diye yarattım…” (Zâriyât, 51/56) buyurarak bu hususa dikkat çekmektedir. Dolayısıyla insanoğlunun ilk ve en önemli vazifesi Yüce Yaratıcıya kulluk yapmaktır. İnsanoğlunun buna itiraz etme hakkı da lüksü de yoktur. Çünkü yaratıcı da O’dur, yaşatıcı da O’dur, dünya da O’nundur, kainat da O’nundur. O, insanoğlunu ibadet etmekle sorumlu tutmuşsa insanoğluna düşen O’na boyun eğerek kulluk vazifesini ifa etmektir. İnsanoğlu kulluk vazifesini ifa ederse cenneti kazanır, yapmazsa kaybeder.

Namazın kişiye yani namaz kılana bakan yönüne gelince, namaz insanın ruhu, psikolojik yapısı ve iç huzuru için hem gıda hem de deva/ilaç vazifesi görmektedir. Çünkü insan ancak iman etmek ve ibadet yapmakla huzur bulur ve kalbî itminana kavuşur. Bir ayeti kerimede, “Bilmiş olun ki kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Ra’d, 13/28) buyrularak bu hususa vurgu yapılmaktadır. Namaz insana kalbî itminan sağlayıp psikolojik olarak güçlü olmasına vesile olduğundan sıkıntı, bela ve musibetlere karşı insanın metanetli ve sabırlı olmasını sağlar, savaşta düşmanlara karşı insana güç ve kuvvet vererek insanın savaştan kaçmasını önler. Namaz, psikolojik olarak insanı rahatlattığından üzüntülere karşı manevi bir ilaç vazifesi görmektedir. Bir ayeti kerimede “Sabır ve namaz ile yardım dileyin, (zorluklara karşı koyun)…” (Bakara, 2/45) denilerek bu hususa dikkat çekilmektedir.

İnsanoğlu, inanç, psikolojik yapısı ve ruhsal yapısı itibariyle boşluk kabul etmez bir hüviyete haiz olarak yaratılmıştır. İnanç bakımından insan ya hakka ya da batıla inanır. İnsanın ruhu da ya iyi şeylerle veya da kötü ve zararlı şeylerle dolar. Hak olan inanç vahye dayanan İslâm inancıdır. Bu da kişinin Allah’a ve O’nun dinine iman etmesidir. Allah’a iman etmeyenler ise batıl ilahlara iman ederler. Cenâb-ı Allah’a ve O’nun dinine iman etmeyenler, ya güneşe, ya aya, ya yıldızlara, ya ateşe, ya ineğe veya putlara inanmış, bunlara boyun eğmiş, bunlardan medet ummuşlardır.

İnsanların tarih boyunca batıl ilahlara tapmasının yegane sebebi ise ruhsal boşluktur. İnsan hak olan Cenâb-ı Allah’a iman etmeyince başka arayışların içine girer, neticesinde uyduruk ve batıl bazı ilahlara iman etmeye başlar. İbadet açısından da durum böyledir. Bir insan ibadet yapmak ve namaz kılmakla ruhunu tatmin etmeyince başka yerlerde şifasını aramaya başlar, neticede içki içmek, uyuşturucu kullanmak, kumar oynamak, bali çekmek ve benzeri zararlı alışkanlıkların pençesine girer ve hayatı zehir olur.

Ruhsal tüm bunalım ve hastalıkların en önemli sebebi inançsızlıktır. İnancı sağlam olup ibadet eden bir Müslüman her türlü zorluk ve sıkıntılara karşı sabırlı, dayanıklı, tahammüllü ve metanetlidir. İnancı olmayan ve ibadet yapmayan bir insan ise, zorluk ve sıkıntılara karşı dayanıksız ve tahammülsüzdür. Bunun için gayrimüslimlerde ve inancı zayıf olanlarda intihar olayları çok daha sık görülmektedir. Bir araştırmaya göre bir yılda Japonya’nın başkenti Tokyo’da 33 bin kişi intihar etmiştir. Oysa Japonya’nın milli geliri 30 bin doların üzerinde olup insanların maddi refah düzeyi gayet yüksektir. Fakat maddi refah ve para sadece insanın midesini duyurur, şehvetini tatmin eder. İnsanın ruhunu duyuran ve tatmin eden ise ancak ve ancak iman ve ibadettir. İman ve ibadetten yoksun olan insanlar ruhsal açıdan boşlukta yaşamaktadırlar. Bu ruhsal boşluklar oyun ve eğlence gibi dünyevi şeylerle doldurulmaya çalışılır, ancak bunlar insanın kalbi itminan ve huzuru için yeterli değildir.

Cenâb-ı Allah tüm Müslümanlara kâmil iman ve salih amel nasip eylesin. Selam ve dua ile...

Bu yazı toplam 799 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.