1. YAZARLAR

  2. Dr. Muhsin DEMİREL

  3. Mucizevî Bir Şifa Kıssası
Dr. Muhsin DEMİREL

Dr. Muhsin DEMİREL

MÜFTÜ
Yazarın Tüm Yazıları >

Mucizevî Bir Şifa Kıssası

A+A-

Anlatacağım bu kıssa adeta büyük bir mucize niteliğindedir. Bu kıssa bir arkadaşımız tarafından Arapça bir internet sitesinden indirilmiştir. Kısanın aslı Arapçadır. Yararlı olduğunu düşündüğümden Türkçeye tercüme edip Arapça bilmeyen kardeşlerimizin istifadesine sunacağız. Biz bu kıssadan son derece etkilendik, okuyan kardeşlerimizin de istifade etmesini Yüce Allah’tan temenni ederiz. Bu kıssa hakikaten yaşanmış bir olaydır. Uydurma bir hikâye değildir. Kıssayı, eşi trafik kazası geçirip 15 yıl yoğun bakımda kalan ve nihayet Kuran hafızı olan kızının duasıyla adeta tekrar hayata dönen kadının kendisi anlatmaktadır. Bu hadise bir Arap ülkesinde vaki olmuş, ancak bu ülkenin ismi kıssada belirtilmemiştir.

Kıssayı eşi trafik kazası geçiren kadın şöyle anlatmaktadır: Eşim genç, gürbüz, hayat dolu, neşeli, yakışıklı ve uzun boylu idi. Dindar, güzel ahlaklı ve ana babasına çok iyi idi. Eşim ile Hicrî 1390 tarihinde evlendim. Diğer aileler gibi onun babasının evinde ikamet ediyorduk. Eşim ana ve babasına o kadar iyi davranıyordu ki buna hayret ediyor ve böyle bir eşim olduğundan Cenâb-ı Allah’a hamt ediyordum. Evliğimizden bir yıl sonra bir kızımız oldu. Kızımıza Esma ismini koyduk. Daha sonra eşimin işi başka bir bölgeye taşındı. Eşim, işine haftalık olarak gidiyordu. Bir hafta işinde kalıyor, bir hafta da eve gelip bizimle birlikte kalıyordu. Eşim bu görev yerinde üç yıl çalıştı. Kızım ise dört yaşına girdi. Nihayet hicrî 1395 yılının Ramazan ayının 29. gününde eve döndüğü sırada trafik kazası geçirdi, kazada ağır yaralandı ve hastaneye kaldırıldı. Ağır yaralandığından şuurunu kaybetmişti. Onu tedavi eden doktorlar, beyin ölümünün gerçekleştiğini, beyin hücrelerinin %95 (yüzde doksan beş) oranında öldüğünü söylediler.

Bu hadise bize çok ağır geldi, hassaten yaşlı olan ana ve babasına. Kızım esmanın aşırı bir şekilde sevdiği banasını sorması ise beni adeta yakıyordu. Kızımın babası daha önce ona sevdiği bir oyuncağı almayı da vat etmişti.

Biz günlük olarak eşimi hastanede ziyaret ediyorduk. Onun durumu hiç değişmiyordu. Beş yıl geçtikten sonra ilim ehli bazı kişiler, mahkeme kararıyla ondan boşanabileceğim yönünde fetva verdiler ve bana böyle bir öneride bulundular. Zira eşimin beyin ölümü gerçekleşmiş ve ondan umut kesilmişti. Fakat ben bunu kesin olarak ret ettim ve şöyle dedim: “Eşim yeryüzünde olduğu sürece böyle bir şey yapamam, ya o diğer ölüler gibi defnedilecek veya Allah onun hakkında dilediğini yapıncaya dek sabredeceğim.”

Ben bu arada kızım ile ilgilendim ve onu hafızlık kurslarından birine verdim. Nihayet kızım Esma henüz on yaşını bitirmeden Allah’ın Kitabı'nı kâmilen ezberledi. Hafız olduktan sonra babasının durumunu kızıma haber verdim. O, sürekli babasını ya ağlamak veya susmakla anıyordu. Kızım dedesi ve nenesi gibi çok dindar idi. Her namazı vaktinde kılıyor ve henüz yedi yaşına ulaşmadığı halde gecenin sonunda (seher vaktinde) kalkıp teheccüd namazını kılıyordu. Böyle bir kızı bana verip onun terbiyesini ve bakımını da bana nasip ettiğinden Cenâb-ı Allah’a hamt ediyordum. Kızım hafızlığını tamamladıktan sonra benimle birlikte babasını görmeye geliyor ve zaman zaman onun üzerinde Kur'an okuyordu. Bazen de onun yerine sadaka veriyordu. Hicri 1410 yılında bir gün bana şöyle dedi: Ey annem, müsaade et, bu gece babamın yanında yatacağım. Biraz tereddüt geçirdikten sonra onun isteğine rıza gösterdim. O da hastanede babasının yanında kaldı.

Kızım şöyle dedi: Babamın yanında oturup Bakara Sûresi’nin tamamını okudum. Sonra uyku bana galebe çaldı ve uyudum. Rüyada sanki bir tebessüm bende peyda olmuştu, bir sevinç beni kuşatmış ve kalbim tam mutmain olmuştu. Bunun üzerine uyandım. Abdest aldım ve Allah dilediği kadar namaz kıldım. Ben seccademin üzerinde iken tekrar uyuklama bana galebe çaldı. Ancak sanki biri bana şöyle diyordu: Kalk, Rahman uyanık iken sen nasıl uyursun? Oysa bu saat, icabet saatidir. Allah bu saatte bir kulu geri çevirmez. Ben kalktım, ancak sanki benden kaybolan bir şeyi hatırladım. Ellerimi kaldırdım, babama baktım, gözlerim ise bu anda çeşme gibi gözyaşları döküyordu, şöyle dua ettim: Ya Hayy, ya Kayyum, ya Azim, ya Cebbar, ya Kebir, ya Müteal, ya Rahman, ya Rahim! Bu, babamdır, senin kullarından bir kuldur, ona musibet isabet etti, biz sabrettik, sana hamd ettik ve ona takdir ettiğine iman ettik. O, senin rahmetin ve meşietinin altındadır.

"Ey Hz. Eyyub'a şifa veren, Hz. Musa'yı annesine geri gönderen, Hz. Yunus’u balığın karnından kurtaran, ateşi Hz. İbrahim'e serin ve soğuk yapan Rabbim! Babamı içinde bulunduğu hastalıktan kurtar, ona şifa ver. Ey Allah'ım, onlar yani doktorlar ondan umudun kesildiğini iddia ederler. Ey Allah'ım, kudret ve azamet ancak senindir. Ona lütfeyle ve onun hastalığını kaldır."

Böyle dua ettikten sonra tekrar uyku gözlerime galebe çaldı, uyuyakaldım, ancak fecirden biraz önce uyandım. Uyandığımda alçak bir ses duydum, bu ses şöyle diyordu: Sen kimsin, burada ne yapıyorsun? Sese doğru yöneldim, sağa ve sola baktım ancak kimseyi görmedim. O sesi ikinci sefer duydum ve baktım ki babamın sesidir. Bunun üzerine sevinçten kendimi tutamadım ve kalkıp onu kucakladım. O ise beni itiyor, istiğfar diliyor ve şöyle diyordu: Allah’tan kork, benden uzaklaş, bana tatlı gözükme. Ben ise ona şöyle diyordum: Ben senin kızın Esma’yım. Nihayet babam sustu. Ben de gidip doktorlara haber verdim. Doktorlar gelip onu görünce hayrette kaldılar. Amerikalı doktor kırık bir Arapçayla "sübhanallah" dedi! Mısırlı doktor ise şöyle dedi: سبحان من يحيي العظام وهي رميم “Çürümüş haldeki kemikleri ihya eden Allah münezzehtir.” Babam ise durumdan habersizdi, hiçbir şeyi hatırlamıyor ve olup biteni bilmiyordu. Nihayet durumu ona haber verdiğimizde ağladı ve şöyle dedi: الله خيرا حافظا وهو يتولى الصالحين  “Allah muhafaza edenlerin en hayırlısıdır ve O, Salihlerin dostudur.” Sonra şöyle dedi: Allah'a yemin olsun ki hiçbir şeyi hatırlamıyorum, ancak ben kaza yapmadan önce duhâ namazını kılmaya niyetlenmiştim, fakat kılıp kılmadığımı bilmiyorum.

Eşi ölümden dönen hanım efendi devamla şöyle diyor: Esma'nın babası yani eşim 15 yıl sonra bize geri döndü. O, bu sırada 46 yaşına yaklaşmıştı. Eşimden bana bir erkek çocuk da dünyaya geldi. Bu oğlum şimdi ikinci yaşına girmek üzeredir. Eşime karşı vefakâr ve samimi davranmayı bana nasip eden Allah'a hamt olsun. Duayı terk etmeyin, zira dua kaderi geri çevirir. Kim Allah'ın emrini muhafaza ederse Allah da onu muhafaza eder. Her şeyin tasarrufu Allah'ın elindedir.

Kıssayı anlatan hanım efendi devamla şöyle diyor: “Anlattığım bu kıssa benim kıssamdır. Yolların kendisine daraldığı, kendisine büyük musibet geldiği, kendisi için kapıların kapandığı ve kurtuluş sebeplerinin kesildiği kişilere ibret olsun diye anlattım.”

Evet, normal tabiat şartları dâhilinde düşünürsek böyle bir olay imkân dışıdır. Ancak Cenâb-ı Allah her şeye kadirdir. O insanı yoktan var ettiği gibi, ölümün eşiğine gelen bir insanı da tekrar diriltmeye kadirdir. Peygamberlerin mucizeleri, evliyanın kerametleri hak olduğu gibi, makbul dualar da haktır. Makbul dualar da mucize ve kerametin kardeşleridir. Bu kıssaya benzer dünyada birçok olay meydana gelmiştir. Kur'ân’da anlatılmakta olan ve bir sureye adını veren Ashabı Kehf'in kıssasını düşündüğümüzde böyle bir olaya kolaylıkla inanabiliriz. Tabi ki bu bir kıssadır, buna inanmayan dinden çıkmaz. Ancak biz ahirete, mucizelere ve kerametlere iman ettiğimiz gibi, bu tür olaylara da inanırız. Diğer Müslümanların da bu tür olaylara inanmasını arzu ederiz.

Kur'ân-ı Kerim’de peygamberlerin onlarca mucizesi anlatıldığı gibi, olağanüstü birçok olay ve hadise de anlatılmaktadır. Örneğin Bakara Suresi'nin 259. ayetinde ölüp yüz sene sonra diriltilen bir adamın kıssası, 260. ayetinde ise Hz. İbrahim tarafından kesildikten sonra tekrar diriltilen dört kuşun kıssası anlatılmaktadır. Hz. Yunus’un balık tarafından yutulduğu ve Cenâb-ı Allah tarafından kurtarıldığı kıssa da Saffat Suresi’nin 140 ile 146. ayetlerinde anlatılmaktadır. Kur'ân-ı Kerim’de anlatılan bu kıssalar, bu tür kıssaların mümkün olup cereyan olabileceğine delil ve kanıttır.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 903 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
1 Yorum