1. YAZARLAR

  2. Ethem BABRAK

  3. Korona’ya Çare Bulundu Ama Cuntacılara Yıllardır Çare Bulunamadı
Ethem BABRAK

Ethem BABRAK

Radyo Televizyon Öğretmeni
Yazarın Tüm Yazıları >

Korona’ya Çare Bulundu Ama Cuntacılara Yıllardır Çare Bulunamadı

A+A-

Koronavirüsü’ne bir iki yılda aşı bulunurken bizim ülkemizdeki bitmek nedir bilmeyen cuntacılığa yıllardır aşı bulunamadı maalesef.

Ey ahali, ey Allah rızasını umanlar, ey dost ve kardeşler, ey bu ülkenin aydınları/aydınlatanları Allah için ülkemizde neredeyse 10 yılda bir hortlayan bu cuntacılık virüsüne karşı çare bulunamaz mı? Neden üzerinde çokça konuşulmasın! Bence bir an önce harekete geçilmeli ve bu cuntacılık virüsünün ebediyen yok olması sağlanmalı. Hatta öyle bir aşı yapılmalı ki bir daha ne 27 Mayıslar, ne 12 Eylüller, ne 28 Şubatlar ne de 15 Temmuz Darbe Girişimleri olsun!

15 Temmuz’un üzerinden çok kısa bir zaman geçmesine rağmen hala birileri bir gece yarısı çıkıp bir bildiri yayımlıyorsa burada cuntacılık virüsünün tekrar hortlamasından başka bir şey aramamak gerek. Her kim ki “Yok canım daha neler… Bu darbe bildirisi falan değil, abartıyorsunuz. Adamlar sadece fikirlerini belirtmişler vs.” diyorsa bunun altında üç ihtimal aramak gerek.

Birisincisi; kendisi ukala, aklı fukaradır. Bu ülkenin siyasî tarihini bilmiyordur diye düşünülür; gülünür, geçilir.

İkincisi; muhaliftir ve Erdoğan düşmanlığı gözüne perde indirmiştir. Allah akıl fikir versin der, geçilir.

Üçüncüsü; sinsi ve haindir. Allah’ım bunlara (Ahirette zaten fırsatları olmayacak, fitil fitil burunlarından gelecek.) bu dünyada zerreyi miskal fırsat verme diye dua edilir ve üzerinden geçilmez! Üzerinde düşünülür ki düşünülmesi de lazımdır. Bu aziz millet mesela der ve sorar: Allah aşkına, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ya da 15 Temmuz faillerini asılmış ya da ciddi anlamda caydırıcı cezalar verilmiş olunsaydı bugün birileri bir gece yarısı böyle bir şeye cesaret edebilir miydi?

15 Temmuz Darbe Girişimi hâlâ sıcaklığını korurken, 250 civarında şehit ve yüzlerce gazinin acısı tazeyken onca şehit vermiş bir milletin karşısında hala birileri bir gece yarısı bildiride bulunma cüreti gösterebiliyorsa, ‘Bu adamlar çok içti de kafayı buldu, bu yüzden böyle oldu’ falan denmemeli, bunun altında çok şey aranmalı.

Kendisini bu ülkenin gerçek sahibi görüp yalılarında rahat rahat yiyip içerken millete ve milleti temsil eden hükumete ayar veren, parmak sallayan kiralık yahut satılık virüsler ne yazık ki hala var ve görünen o ki biz ülke olarak bu virüsleri yok etme noktasında başarısız olduk. (Kolay olduğunu söylemiyorum ama başaramadık!) Kınadık ama kınamakla elimize bir şey geçmediğini anlayamadık. Kısaca gerekeni yapamadık.

Yıllar önce dost muhabbetlerinde, ‘bu saatten sonra kimse kolay kolay darbeye kalkışmaz, kalkışamaz’ diyen dostlara, hep itiraz ettim. Bizi ve ülkemizi rahat bırakmayacaklarını düşündüm. Her an bir kalkışma olabilir diye düşündüm ve söyledim. 15 Temmuz sürecinde haklı çıktım (Keşke haklı çıkmasaydım.) ve 15 Temmuz’dan sonra da ‘toparlanıp tekrar geleceklerdir, yine deneyeceklerdir’ anlamında söyledim/düşündüm. Görünen o ki, yine deneyecekler, akıllarınca nabız yokluyorlar. Aklı sıra kimi kiralık/satılık beyinler üzerinden ülkemize, bize ve bizim seçtiklerimize parmak sallayıp tehdit ediyorlar.

Ege için, Doğu Akdeniz için, teröre karşı Irak ve Suriye’de verilen savaşa destek için, özetle Türkiye ile savaş cephesi açanlara karşı tek bir laf etmeyen yahut bildiri yayımlamayanların bir gece yarısı ‘Atatürkçülük’ maskesi takarak “Türkiye için kaygılanıyormuş, vatansevermiş” gibi yapması asla boşuna değil kanaatimce. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, "Kıbrıs'tan Karabağ'a kadar verdiğimiz mücadelenin hiçbirinde ülkemiz için destek bildirisi yayınladıklarını görmedik. Emekli amiral sıfatıyla da olsa böyle bir girişim kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik bir bühtandır.” sözleri bu anlamda çok manidardır.

Emekli de olsa askerin işi siyaset değildir. Siyaset yapmak istiyorsa bunun yolu yordamı bellidir. Ülkeyi yönetmek isteyen herkes için geçerlidir bu durum. Siyasetin kapısı herkese açıktır. Ancak bu yapılan siyaset değildir. 103 veya 104 kişi bir araya geliyor ve hükumete ayar veriyorsa bunun adı asla siyaset olmamalı. Ülkemizin ve milletimizin geleceği için herkes aklını başına almalı. Türkiye’nin yıllar sonra yakaladığı bu ivmeyi kimsenin durdurmaya veya yavaşlatmaya hakkı yoktur ve olmamalıdır. Bu yapılan basit bir şey değil, bildiğin Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdittir. Aklı başında ülkesini seven her vatandaş buna tepki göstermeli ve bu cuntacı zihniyete ve bu kiralık/satılık odaklara asla prim vermemeli. Bir baklava çaldı diye yıllarca hapsedilen çocuğa verilen cezadan çok daha fazla olmalı bu cuntacıların cezaları.

Bu bildiriyi asla basite almamalı. ‘Yok, bizim ülkemizde bir daha darbe girişimi falan olmaz, kimse bir daha cesaret edemez’ vs. diye düşünüp söylenmekten öte asla bir daha buna teşebbüs edebilecek bir yapı yahut bir düzen ortada bırakılmamalı!

Aziz milletimiz elbette 15 Temmuz’da olduğu gibi yine dimdik karşılarında duracak, bu kiralık taşeronlara müsaade etmeyecek ve müsamaha göstermeyecektir. Ancak bu iş, milletin kendisi ile değil milletin seçtiği iradenin ortaya koyduğu basiret, isabet ve kararlılıkla bitmeli.

BİZİ İÇERİDEN VURACAKLAR!

Şu çok iyi bilinmeli ki düşman bizi içeriden vuracak, zira dışarıdan bunu asla başaramayacaklarını çok iyi biliyorlar. Dolayısıyla bu milletin evlatlarını ekonomik baskılarla yıldırmaya, Erdoğan’dan ya da milletin meşru seçimlerle belirlediği iradeden nefret ettirmeye çalışıyorlar. Nefret ettirdikten sonra psikolojik hazırlığı yapmış olacaklar.

DURMAYACAKLAR!

Durmayacaklar… İçeriden satılık/kiralık ne varsa kullanacaklar. Kendi dünyalarına/menfaatlerine uymayanları kural/kaide tanımaksızın saf dışı bırakmaya çalışacaklar. Korkutacaklar demiyorum, zira çoktan bunu yapmışlar maalesef. Çokları korkuyor; korkak davranıyor ve yarın ‘devran dönerse bağdakinden de olmayalım’ hesabını yapıyor kanaatimce.

Rüzgâr ne yana esse, oraya meyledecek çok… Düşman, rüzgâr ne yana esse, oraya meyledecek çoklarının olduğunu çok iyi biliyor ve bu durum da onları cesaretlendiriyor. Özellikle ilim erbabına, kalem oynatabilen tüm ülke sevdalılarına çok iş düşüyor dostlar. Bu ülke hepimizin…


Korkmadan yazmalı, gerçek ile yapaylıklar arasındaki perdeyi kaldırmalı. Herkese şunu çok iyi anlatmalıyız: İktidarlar seçimle gelmeli ve gidecekse de seçimle gitmeli; darbeyle, bildiriyle değil...

Bu yazı toplam 1543 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.