İsrait’le Anlaşma Konusu Üzerine
Son günlerin en çok konuşulan konusu Türkiye'nin İsrail ile bir anlaşmaya varması oldu. Hararetli tartışmalar yaşandı. Yakınlar arasında dahi bu yüzden ufak tefek kırgınlıklar yaşandı. Bu olup bitenleri seyrederken bir taraftan anlaşmanın olması için Filistinliler adına sevinirken ülkemizdeki İslami camiaların konuyu farklı yere çekmesine de üzüldüm açıkçası. Evet, İslami çalışmalarda bulunanların eskisine oranla artık “Ümmet” derdinin olması çok ama çok güzel. Ancak kimilerinin meselelere yaklaşımı ben de adeta hayal kırıklığı yarattı.
Neymiş Türkiye, İsrait'le 'KANKA' olmuşmuş... El insaf! Bir ülke ile siyasi bir anlaşma ne zamandan beri 'kankalık' halini aldı.
Devlet yönetmek kolay değil dostlar... Dengeler... Konjonktür (Ülkenin içinde bulunduğu iç/dış şartlar...) ve daha bir sürü şey! Dostlar, biz cebimizdeki 3 kuruşla evin geçimi, çocuğun harçlığı, annenin ayakkabısı, kızımın bilmem nesi, babamın fesi diyerek harcamayı nasıl yapacağımızı düşünerek hareket ediyoruz. 78 milyonluk bir ülkeyi yöneten adam da düşünmek zorunda bunları ve zaten düşünüyor. Düşünmüyor mu sanıyorsunuz? Üstelik bu kadar çıkmazın olduğu bir dünyada... Bazılarımız hemen hemen her meselede faturayı aynı kişiye kesiyor. Sanırım kendimizden başka herkesi suçlamayı adet edindik. Oysa böyle bir âdetimizin olmaması gerektiğinin de aslında bilincindeyiz. Bilincin de değilsek de lütfen o bilinçte olalım.
***
Kardeşim, dostum, arkadaşım, güzel insan! Bu güne kadar İsrait'in yüzüne (o yerden yere vurduğunuz adam dışında) "SİZ KATİLSİNİZ, ÖLDÜRMEYİ İYİ BİLİRSİNİZ" diyen ve diyebilecek bir tek insanoğlu, tek devlet gördün mü! Göremezsin...
Ben, o ülkenin adını dahi anmayan, "israit' veya itrail" diyen bir adamım. Zerre sevmem, sevemem zalimi... Filistinlilere yaptığı zulüm unutulacak, yenilecek gibi bir şey değil! Fakat DEVLETLER bizim gibi düşünenlerin öfkesiyle, falancaya olan kiniyle, duygularıyla yönetilmez, yönetilemez. Bu gün onlarla anlaşma yapıldı diye kimsenin bunlarla dost olduğu falan yok.
Sırf İsrait ile anlaşma yapıldı diye "COCA COCA'layı daha fazla tüketecek adamın" da, "biz artık bunlarla anlaştık dolayısıyla COCA COLA vs ürünlerini alırım" diyenin de aklından şüphe ederim/şüphe edilir.
Sosyal medyada Müslümanların bireysel hesaplarında kimi yazdıkları, paylaştıkları bana bu kimselerin çok basiretsiz oldukları izlenimi verdi. Ve aslında bu "SOSYAL MEDYA" denen illetin iğrenç kazanımları, kazanım değil aslında kayıp. Burada söz sahibi (face, tweet hesabı olan herkes) olan herkes adeta elinde mikrofon, her meselede fikir beyan eder olmuş... Bazıları utanmasa "Doktor'a, çekil; hastayı ben tedavi edeceğim ..." diyecek...
Dostlar, bizim Resulümüz (sav) "işi ehline verin...", dinimiz "Yeryüzünde adaletle davranın" der. Herkesin adeta SİYASETE soyunduğu, hemen hemen her mesele de sanki işin uzmanı konuşuyormuş gibi paylaşımların olduğu şu lanet sosyal medyada algılar üzerinden müthiş oynanıyor. Algısal sorunlar, algısal oyunlara Müslüman kimse KESİNLİKLE çok dikkat etmeli. Etmezseniz ne mi olur! Çıkıp birilerinden özür dilemek zorunda kalırsınız. Pardon biz yanlış anladık dersiniz... Affedersin ben bunu demek istemiştim yanlış anlaşılmış, ben böyle duydum, dersin ve başını öne eğmek zorunda kalırsın.
***
Büyük İNSANLAR, büyük hesap yaparlar. Küçük insanlar kızıp küsüp giderler.
***
Mavi Marmara'nın yola çıkmasına ne evet ne de hayır dedi bu adam! (Kimden bahsettiğimi iyi biliyorsunuz…) Çünkü O'na danışmamıştı İHH! Bu mesele çok boyutlu düşünülmesi gereken bir konuydu. Uluslararası krizlere neden olabileceğini tahmin etmek zor değildi. Fakat İsrait'in bu kadar alçalabileceğini, bu kadar küstah olabileceğini tahmin edememişti Müslümanlar. Aslında bazılarının Türkiye'nin 3 şartını kabul eden, İsrait'le anlaşmasını yazıp hemen altına döşediği ''Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar.'' ayeti, tam da bu durumda defalarca haykırılmalıydı.
Anlaşma meselesinde neden bize sormuyorsun şeklinde çemkirip yerden yere vurduğunuz bu adama danıştınız mı? Böyle olmasına rağmen mesele patlak verdikten sonra MAVİ MARMARA olayında "OTORİTEDEN İZİN ALINMALIYDI" görüşüne kesinlikle katılmıyor ve her zerresine sahip çıkıyordu IHH ve Mavi Marmara'ya... Şartlar açıklandı ve şimdi de o şartlara kabul diyen İsrait'le Filistinlilerin de onayıyla anlaşma sağlandı. (Fillistinlilere danıştık diye bas bas bağırıyor anlatıyor. Üstelik Filistinliler bunu sokakta kutluyor. Siz Filistinlilerden daha iyi mi biliyorsunuz Filistinlilerin ne yaşadığını?)
Anlaşma sağlandı diye kimsenin İsrait'i sevdiği, seveceği veya dost olduğu yok dostlar. Siyasetin umulmadık, tahmin edilmedik öteki yüzü vardır çoğu zaman. Aklımızı başımıza alalım. Bu kadar hizmet etmiş bir kimseye bu eleştirinin dozu fazla!
(Bir dakika kendinizi İsrait’in yerine koyun demeyeceğim ama bir düşünün İsrait, düşman kabul ettiği Filistinli Müslümanları kendisi için büyük tehlike olarak gördüğü halde sizin koyacağınız her şartı kabul eder mi? Etmez… Ya hu siz neden anlamakta sıkıntı yaşıyorsunuz! Hiç mahallenin azgın horozunu veya mahallenin şımarık çocuğunu görmediniz mi? Ne çok istersiniz birinin çıkıp bunlara haddini bildirmesini, değil mi? İsrait şartları kabul ederek geri çekildi Türkiye karşısında… Türkiye eski istediği gibi güttüğü Türkiye değil artık.)
"IHH haddini bil" demek benim haddime değil. Ancak IHH'nın duracağı yeri iyi bilmesi gerektiği inancındayım. Dün Hükümet'in desteğiyle bu gemiler çıktı yola diyenler; İHH, hayır Ümmet'in desteğiyle çıktık bu yola diyor ve inandıramıyordu ama saldırmak için bahane arayanlar yine saldırıyordu. Dün Erdoğan'ı suçlayanlar, bu gün de suçluyor! Dün neden onlara destek verdin diye kızanlar, bu gün onları sattın diyor! İlginç gelmiyor mu size?
İHH, birilerine malzeme olmaktan veya birilerine malzeme vermekten acilen çekilmeli. Zira IHH'nın bu dozu yüksek tavrı ne kendisine ne de Ümmet'e faydası olur. Ancak kendisini bitirir. Nitekim IHH özür dileyerek doğrusunu yaptı ve çekingenlerini dile getirdiğini izah ederek konunun yanlış yerlere çekildiğini belirtti.
İslami manada birtakım çalışmalarda bulunan Müslümanların kimi zaman bu tür oluşan bu tür hadiselerde olgun, basiretli ve sakin olması kanımca en doğrusu olacaktır. Yoksa kullanılmaya müsait hale gelir ve farkında olmadan alet olur bir şeylere.
Bu anlaşma inşallah Hudeybiye’yi andıran bir anlaşma olacak. Ben öyle umuyorum. Evet, gerçek şu ki siyasetçilerimiz kesinlikle İsrait’e güvenerek hareket etmemeli. Rotasına devam ederken asla İtrait’in kalleşliği hesaba katmadan adım atmamalı. Evet, maalesef İsrait, mahallenin azgın çocuğu yarın yine saldırabilir; yine kaos çıkarabilir ama dostlar devlet bu! SEN BEN değiliz ki, küselim ve hiç konuşmadan görüşmeden evlerimizde yaşayalım.
Bu satırları yazma gereği duydum. Bana kızanlar elbette olacaktır. Eyvallah ama benim kanaatim budur...
Not: İslam Âleminin dolayısıyla Müslümanların Ramazan bayramını tebrik eder, basiret sahiplerinin bizlere öncü olmasını dilerim Allah’tan.
YAZIYA YORUM KAT