Açılalım Güzelleşelim
A+A-
Açılım konusu bu aralar derinlemesine işleniyor. Demokratik açılım, politik açılım, kültürel açılım gibi …
Televizyonlarda, gazetelerde, caddelerde, evlerde konuşuldukça konuşuluyor. Ben de bu konuyu dar dairede, gündelik yaşamımızda bize bakan yönüne göre ele almak istedim. Varsa bir tıkanıklık önce bende açılmalı ki, çevreye de yansısın. İşin siyasi, politik ve kültürel boyutunu başkalarına bakarak insani boyutundan bakmaya çalışacağım. Herkes, her fert hazreti insan olduğuna göre ortak paydadan hareket edeceğim. Öyle sosyolojik, antropolojik bir değerlendirme beklemeyin. Sokaktaki insanın düşünceleri olarak paylaşacağım.
Ben şuna karar verdim ki açılım olacaksa bireysel anlamda da açılımlar olmalı. Zihinsel açılım gerçekleştirilmeli evvela. Hayalleri aşan, hayata dönük ve ayakları yere basan, realiteye dönük bir açılım yani. Sanki bunun önünü tıkayan ev-iş-eş vs gibi hayallerin olduğu ve duvar gibi karşısında durup ideallere ket vurduğunu zannetmeye başladım. Ev –iş – eş istenmez mi? İstenir elbet ve en âlâsından. Hayatımızın gayesi, toplumsal hedefimiz bunlar mı olmalı? Yoksa bunu bir araç olarak kullanıp zihinsel anlamda üretim ve katkıya vesile olarak mı bakmalı? Maalesef bunun gibi makam aşkı, para sevgisi, hayal olarak aklımızın önünde bir açmaz gibi sanki. Atadan, maziden yadigâr yâd- ı cemil mirasına bakın. Medeniyetimizin zirveye oturduğu dönemin inceliği, aracı amaçlarından ayırt edebildiklerinden, hedeflerini şahsi değil de toplumsal beklentiler üzerine göre gerçekleştirmelerinden kaynaklanıyor.
İnsan geçmişi ve geleceği ile zamana yayıldığı için evi-işi- eşi, makamı, parası, malı ve mülkü evlad-ı iyali ne olursa olsun medeniyete devrettiğinin bunlar olmadığı görülüyor. Hatta günümüzde Aya çıkmanın, Marsa ulaşmanın, ışığı getirmenin, bilimde sanatta çığır açmanın yolunun bunlardan uzaklaştıkça açıldığı kanaatine sahip oldum. Bunu gerçekleştirenler de sadece nefsini ve kendini hazzettiren hayaller peşinde koşsalardı bugünkü halimiz ne olurda tasavvur bile edemiyorum. Bana göre insanın ömrü hedefleri kadardır. Mirası ümit ettikleri için gösterdiği gayretidir.
Açılım olacaksa tabi ki gönüllerde de olmalı. Kin, nefret, ön yargı ve kibir bunlar da gönülleri tıkar. Asırlar genişliğindeki hoş görümüze bunlar set değil mi? Nedense birileri gönlümüze yerleşmekten uzak durduğu gibi komşumuzu, hımsımızı, kirvemizi, dayımızı, amcamızı da uzaklaştırmak için sedler yerleştirmiş. Sevgimiz törpüleyip menfaate dönüştürmeye çalışmışlar. Gönül sevgisi gidince, elin vergisi de kesilsin istemişler.
Oysa aynı sofrada dizler yaslanınca, aynı çeşmeden sular avuçlanınca, tek gök kubbede başlar buluşunca bu idrak kalpte sevgi olarak bal tutunca açılım, istikbalimizin saadetidir.
Açılım olmalı evet gönüller açılmalı. Herkes birbirini anlamalı. Dertlinin ahını, garibin feryadını duymalı. Gönle girilecek açık kapı bulunmalı. Oturduğu sofraya, girdiği toprağa vefa kılınmalı. Hırs evi yıkılası hırs… Gönül açılımının zehiri, temizlenmeli. Gözü gönlü tok, kanaate hamil olunmalı.
Açılım olsun tabi, bizde de olsun. Aklımızda ve gönlümüzde yer alan tıkanıklar kendimize yapacağımız by pass tarzı müdahale ile öz eleştiri, öz veri, sevgi, anlayış ve sadakat, vefa ve hoşgörüye yerini bıraksın. Başta aklın, gönülde sevginin ne ırkı var, ne de dili. Ben/biz önce kendim/izde açılım yapalım da her şey hallolur.
Atiye dönüldüğünde, kabre girdiğimizde de bizi hangi açılım karşılayacak bilelim, tamamdır.
Bu yazı toplam 2018 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT