Yeşil Erciş Üşüyor!
23 Ekim Pazar günü Erciş her zamanki gibi güne uyanmıştı, herkes her zamanki gibi işine gücene bakıyordu, hafta sonunun keyfini çıkarma telaşı vardı. Kim nereden bilecekti ki saatler sonra Erciş, tarihin en büyük depremiyle karşılaşacağını.
Saat 13:41’de yaşanan 26 saniyelik deprem yüzlerce ölü, binlerce yaralı, ve on binlerce aileyi soğuk havada çadırın altında yaşam mücadelesine mecbur bıraktı. İnsanlar bir anda neye uğradığını şaşırdı, yakınını kaybetmenin acısı, evsiz barksız kalışının çaresizliği, Soğuk havanın dayanılmazlığı, insanları tam bir sabır imtihanından geçiriyordu.
İnsanlar depremden sonra yaşadıkları şoku bugün halen atlatabilmiş değiller. Herkes bir rüyada olduğunu sanıyor. Erciş’te yaşanan dramın boyutu gün geçtikçe derinleşiyor. İnsanların bir kısmı şehri terk ediyor, esnafın çoğu hasar görmüş dükkanını açamıyor. Herkes acılarıyla baş başa kalmış, yakınlarını kaybetmenin acısının farkına yeni yeni varıyor! Erciş’te maddi manevi acılar o kadar büyük ki inanın tarif edilemez! Kış olması da yaşanan dramı daha da beter hale getiriyor.
Kalk Erciş’im ne olursun! Caddelerde akan o insan selin nerede, gece geç saatlere kadar cıvıl cıvıl olan çarşın nerede, sokaklarında kartopu oynayan çocukların nerede? Şimdi nereye kayboldu bu insanlar… Sabahları okula giden cıvıl cıvıl öğrencilerin nerede? Akşam sokak lambalarından çıkan ışıklarında hüzün dolu…Erciş'im Çarşında yürürken arabalardan çıkan korna seslerini özledim! Fenerbahçe’de çay içmeyi, Nuri Baba’da çiğ köfte yemeği özledim! Ne olursun kalk ve kendine gel, biliyorum çok yoruldun, çok üşüyorsun..! Ölen insanlarına yas tutuyorsun, yıkılan binalarına giremeyen insanlarına üzülüyorsun… Biliyorum Erciş’im; sana acı gelen, seni terk eden insanlarına, "Beni terk edip nereye gidiyorsunuz? " dediğini duyar gibiyim.
Yehmal çay evinde sevgili dostum şair Gökmen Sakin’in çayını içme keyfi de kalmadı artık. Erciş, koca bir çınar gibi devrildi sanki! Yeşil Erciş’im; sen ne baskınlar, ne felaketler, ne badireler atlatmış soylu, tarihi Selçuklular’a dayanan o asil medeniyetin kök saldığı şehirsin. Sen asırlardır Selvi’lerin, Emrah’ların aşklarına tanıklık edensin, birçok ırkı bir arada kardeşçe yaşatmasını bilensin. Bu acılı günlerin geçecek, biliyorum!
Üşüyorsun yeşil Erciş’im! Caddelerin, sokakların, evlerin, insanların üşüyor. Herkes üşüyor, gönüller üşüyor, sevdalar üşüyor... Hadi sevgili Erciş yeter artık, kalk ne olursun!
YAZIYA YORUM KAT