1. HABERLER

  2. KENT REHBERİ

  3. Van Gölü Ekspresi ile Tarihe Yolculuk

Van Gölü Ekspresi ile Tarihe Yolculuk

Gezi rehberi sitesi düşyola yazarlarından Tuğçe Şen, Adilcevaz, Ahlat, Erciş ve Van’ın doğal güzelliklerine dikkat çekti.

A+A-

Gezi rehberi sitesi düşyola yazarlarından Tuğçe Şen, Adilcevaz, Ahlat, Erciş ve Van’ın doğal güzelliklerine dikkat çekti.

İşte Van Gölü Ekspresi ile bölgeye gelen Tuğçe Şen’in kaleminden Adilcevaz, Ahlat, Erciş, Van

Tren yolculuğu deyince aklınıza ne geliyor? Hele bir de uzun 26,5 saat süren bir yolsa. Kapatın gözlerinizi, yolculuğa çıkıyoruz.

img_e3386.jpg

Van gölü ekspresi Doğu ekspresi gibi her gün olmuyor. Tren, Ankara Gar –Tatvan Gar ve Tatvan Gar –Ankara Gar arasında haftada 2 gün işliyor. Ankara’dan salı ve pazar günleri, Tatvan’dan salı ve perşembe günleri hareket ediyor. Tarih, saat ve güzergah bilgisine buradan ulaşabilirsiniz.


TCDD ANA HAT TRENLERİ İÇİN TIKLAYINIZ

Trenin içi, Doğu ekspresi gibi hareketli değil. Manzaraya yol boyu hakimsiniz. Her iki tarafta da yeşillikler sizinle birlikte geliyor. Kapılar ise örtülü kuşet ve yataklı vagonda ekstra kilitli. Pullman tarafında dikkatli bir şekilde çok güzel çekimler yapabilirsiniz. Tabi burada önemli olan şu, hem kendinizi hem de sizi tanımayan ama sizden sorumlu olan görevlileri zor durumda bırakmamanız. Van gölü ekspresi çalışanları gerçekten güler yüzlü, samimi ve yardımseverler. Taze çayları, el yapımı yiyecekleri ile gerçek bir ev sahipliği yaptılar bize. Tren duraklamaların da hoş sohbetleriyle bize eşlik edip, trende güzel kareler çekmemizi sağladılar.

Yolda giderken eski trenin kaza kalıntılarına rastlayacaksınız. Yol boyu korucuları göreceksiniz. Çok fazla dur kalk ve yavaşlama olacak. Bu sizi tedirgin etmesin. Bunun sebebi yol tek raya düşüp karşıdan gelen tren beklenildiği için ve yol kenarların da insanlar çok fazla olduğu için tren gündüz seğirinde ekstra yavaş gidiyor. Bu da aslında çok iyi kareler yakalamanıza olanak sağlıyor.

Öğlen saatlerinde Tatvan Garına varıyorsunuz. Garın hemen önünden taksi ve küçük minibüsler kalkıyor. Ulaşım sorunu çekmiyorsunuz burada. Bu bölgede yaşayan arkadaşlarımız olduğu için ulaşımda ve bölgeye hakimiyet konusunda sorun yaşamadık. Trenden iner inmez çantaları bagaja attığımız gibi yeni yerler görmek için düştük yollara.

Tatvan’dan aynı gün başlayan gezimizin ilk rotası 43 km. Sonra dünyanın en büyük Türk İslam Mezarlığı olma özelliğine sahip Ahlat Selçuklu Mezarlığı oldu.

selcuklu-mezarligi.jpg

Ahlat, bir diğer ismi "Kubbet-ül İslam" olarak da adlandırılmaktadır. Selçuklu zamanına başkentlik yapmış olan bu şehir ismini, Milattan önce 3 bin yıllarında kurucusu olan Hilatos adlı bir kumandan tarafından almıştır. Dilde çevrilerek günümüze Ahlat olarak ulaşmıştır. Bunun dışında ismini nereden aldığına dair 3 hikayeden daha bahsedilmektedir. (Gidip görmeniz ve araştırmanız dileğiyle burayı boş bırakıyorum.)

Gezerken "Vay canına! Kaç mezar taşı var? Acaba ne kadar alanı kapsıyor?" diye sorunca, Selçuklu Mezarlığı’nın 210 dekarlık alana sahip olduğunu, 8 bin 169 tane sadece tespit edilen mezar taşı bulunduğunuu öğrendim. Tespit edilen diyorum çünkü daha çıkmayan ve çalışmaları yapılan yazıtlar mevcut. Üzerindeki işlemeler o kadar muazzam ki , adeta yapıtlar size görsel şölen yaşatıyor. İşlemelere sürekli dokunma isteği ve artarak devam eden hayranlık oluşuyor.

img_3579.jpg

Kümbetleri görmeye hareket ettiğimizde burası için tadı damağımda kalmadı desem yalan olur. Sonra Selçuklu Mezarlığının hemen kuzey girişindeki Emir Bayındır Kümbeti’ne geldik. Burada toplam 16 adet kümbet bulunmakta. Bizim zamanımız kısıtlı olduğu için sadece buraya uğrayabildik. Çok değişik mimari bir yapısı var.

Biz de oradayken konusunu arkadaşımızdan öğrendik. Meğerse Kümbeti üstten çevreleyen kitabede eserin 1481’de ölen Melik Bayındır için yapıldığı yazılı olup onun yaşamını anlatmaktaymış. Acaba içine tırmanarak girebilir miyim? Diye çevresinde 4 tur döndüm. Fakat çıkamayıp çaresizce aşağıda fotoğraf çekilmek durumunda kaldım. Gitme vakti geldiğinde "içine girilecek bir yol olmalı" diye hala düşünüyordum.

img_3662.jpg

Emir Bayındır Kümbeti’nin 500 metre ilerisinde yer alan Harabe Şehir için yola çıktık. Ahlat’ın çeşitli kesimlerinde yüzlerce mağara bulunmaktadır. Bu mağaralar eski çağlardan beri değişik amaçlarla kullanılmış ve günümüze kadar ulaşmışlardır. Kışın soğuk hava depoları olarak erzaklara ev sahipliği yapmaktadırlar. Turizim Kültür Bakanlığı bu bölgeyi koruma altına aldıktan sonra devlet yardımı ile yaşayanlar ilçe merkezine yerleştirilmiştir.

Harabe şehirde yaşayan insanların 2000’li yıllara kadar burada yaşadığını biliyor muydunuz? Kim bilir kimler dünyaya gözlerini açtı? Bu evlerden ne gelinler çıktı? Ne ölüm haberleri alındı? Ne hikayeler var o yollar da, evler de. Ve daha ne yaşanmışlıklar ya da yaşanmamışlıklar, düşünsenize…

Harabe şehrin hemen içinde yer alan Emir Bayındır Köprüsü yıllara meydan okumuş. Kimlere ev sahipliği yapmış, bir çok şeye şahit olmuş bir eda ve gururla bize "Hoş geldin" diyordu. Köprünün üzerinde yürürken, tarih kendini tekrar edip canlandı sanki. Öyle bir ruh haline giriyorsunuz ki  kafanız da bir sürü sorular ve düşünceler oluşuyor. Aynı anda da köprünün altından geçen o su sesiyle bulduğunuz huzur paha biçilemez. Beni en çok etkileyen yerlerden birisi oldu Harabe şehir. Uzun bir süre yürüdük, oturduk, fotoğraf çekildik. Dokusunu ve çevreyi tekrar tekrar hissedip içimize çektik.

Buradan Adilcevaz için yola çıktık.  Ahlat – Adilcevaz arası yaklaşık 25 km. Yol üzerinde sağ tarafta muhteşem manzarası olan Gabanlar – Bayrak tepede durduk. Çok rüzgarlı olsa da, fotoğraf çekilmek için harika bir yer. Uğramadan geçmeyin derim.

img_3735.jpg

Veee işte beklenen an. Tüm ağırlığı ve görkemiyle karşımızda Süphan Dağı. Eteklerinde her yıl şenlik ve festivaller yapılırmış. Biz denk gelemedik fakat yine de uzaktan bakmak bile hayranlık uyandırıcıydı. 12 km daha süren yolculuktan sonra Süphan Dağı’nın patlamasından sonra oluşmuş bir maar gölü olan Aygır Gölüne geldik.

img_3753.jpg

Köyün ismi bir efsaneye dayanıyor. Yıllar önce köyde yaşayanlar bu gölde aygır gördüklerini dile getirmişler. Fakat hikayenin gerçekliğine dair bir bilgi yok. Gölün hemen yanında alabalık tesisi var. Buraya kadar gelmişken balık yemeden gitmeniz büyük kayıp olur. Aygır Gölü alabalık tesisi irtibat bilgisini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Alparslan Taşkın 0434 326 11 58 – 0505 572 92 16 Garanti veriyorum böyle balık yememişsinizdir ya da çok nadir denk  gelmişsinizdir.

img_3773.jpg

Balıklar gölden tutulup, hazırlanana kadar biraz doğada kaybolmak istedim. Çıkarttım ayakkabılarımı, yüzüme vuran rüzgar eşliğinde gölün çevresinde başladım yürümeye. Anlatılmaz bir sakinlik ve dinginlik var burada. Şehrin karmaşasından uzakta. Çevrede oturup piknik yapan insanların sizi görüp gülümseyerek "Gel çay iç, için ısınır." diye çağırması bile ayrı bir güzellik katıyor.

Yavaş ve kendinden emin adımlar ile göle doğru ilerliyordum. Parmaklarım suyla buluşmak istiyordu. Ilık suda yürümek gölü boydan boya dolaşmak gibi hayaller kurarken nitekim hiç beklediğim gibi olmadı. Ayaklarım betona çakılmış gibiydi. "Bu ne!" diye çığlık attım. Buz gibi. Buz ne kelime çivi batıyordu ayağıma. Anında uyuştum. Çıktığımda "Ah benim güzel ayaklarım kusura bakmayın." demekten kendimi alamadım. Siz de geldiğinizde kesinlikle ayaklarınızı suya sokun. Şiddetle tavsiye ediyorum.

img_3791.jpg

Size buranın bir sırrını veriyorum. Açın kulaklarınızı "ACI SU" diyorum. Evet evet yanlış duymadınız yöre halkı "acı su" diyor. Süphan dağından gelen bu su sodalı suyu tesis sahibi misafirlerine sunmak için kaynağından getirtmiş. Suyun tadı soda ile aynı ve biraz acılık var. Sağlık açısından çok faydalı olduğu söylenen bu su için "Bir kuzu ye ve bu sudan iç mideni bozmaz" denilirmiş. Sadece içmedik elimizi yüzümüzü bile yıkadık.

Hava kararmaya başlamıştı. Gece için Van’a geçip konaklamayı orada yapacaktık. Bu yüzden Muradiye Şelalesi ve Erciş balık bendine uğrayamadık. Tren yolculuğundan sonra dinlenmeden bu kadar gezmek yormadı desem yalan olur. Erciş otogarına geldiğimizde büyük bir şokla karşılaştım. Otogar kapalıydı. İn cin top oynuyordu. Sorabileceğimiz, danışabileceğimiz kimse yoktu. Bir irtibat numarası bulduk. Meğer 17:30 da kimse kalmıyormuş otogarda. İç servisler de 17:00 de bitiyormuş. Yapacak bir şey yok daha önce nasıl yaptıysak yine otostop çekeceğiz dedik ve düştük yola.

Çok değil yarım saat bile geçmeden polisan aracı durdu. Tek atışla Van’a gidiyorduk. 120 km yolumuz vardı. Keyifli insan Hasan abiye denk geldik. O anlatırken videosunu çektim hatıra olsun diye. Ne hikâyeler anlatıp bizi güldürdü sağ olsun. 2 saat sonra Van’daydık. Deli gibi yorulmuştuk. Ve artık uyku vaktiydi.

Bitlis’te bize eşlik eden arkadaşımız Aytaç bizimle gelemediği için ertesi gün sabah burada budgettan araba kiraladık. Yerel kiralama firmalarını kesinlikle kullanmayın, tavsiye etmiyorum. Bilindik firmalardan kiralamalarınızı yapın bu bölge için önemli bir uyarıdır benden size.

Sabah saatlerinde Van Ferit Melen Havaalanı Budget ofisinden kiraladığımız araç ile düştük yola. Meşhur Van kahvaltımızı Edremit yolu üzerinde olan Sütçü Kahvaltı & Cafe de yaptık. Manzara, servis, lezzet ve fiyat bakımından uygun ve güzeldi. Yalnız serpme kahvaltı sipariş verdiğiniz de örnek veriyorum 4 kişi gidiyorsanız 3 kişilik söyleyin. Çok fazla çeşit var ve dolu dolu geliyor. Buradan Edremit sahiline gittik.

img_e4599.jpg

Sessiz sakin uzun sahilde baya yürüdük , zıpladık, koştuk çok eğlendik. Yediklerimizi eritip, masmavi sahilde kendimizi daha da kaybetmeden Akdamar adasına gitmek için hareket ettik. Tekneye binmek için Gevaş-Akdamar iskelesine geldik. Teknenin bir hareket saati yok, doldukça hareket ediyor. 20 dakika süren bu yolculuğun ücreti kişi başı 15 TL. Her yerden ulaşabileceğiniz adanın hikayesini anlatmıyorum. (Gitmeden lütfen araştırıp okuyunuz)

qtxc9230.jpg

Adada bu kadar insan olabileceğini düşünmemişim. Yörede yaşayanlar piknik için gelip, birde gezmeye gelenler olunca maşallah insan akını oluşuyordu. Kilisenin içi ne yazıkki hayal kırıklığıydı. Yazılar, bakımsızlığı ve daha bir çok şey… Tüm adayı dolaşmanızı en tepeye kadar çıkmanızı en az 2 saatinizi geçirmenizi öneriyorum. Yanınıza içecek yiyecek alın. Rotamız çok uzun olduğundan kısıtlı vaktimiz de olsa, yine de uzun bir zaman geçirdik. Bol bol yürüdük. Çok fazla fotoğraf çektik. Van kalesi için geldiğimiz yoldan geri döndük.

img_4776.jpg

44 km sonra Van kalesine ulaştığımızda arabayı park ederken "Kaleye kaçak giremiyor muyuz? İlla burayada mı ücret ödeyeceğiz?" demekten kendimi alamadım. Tabii ki bir yol vardı. Kalenin yan tarafından sapa bir yol çıkıyor. Daha dik, yorucu fakat yol efsaneydi. Yol arkadaşlarım Tuğba ve Kaan birlik olup bana saydırıyorlardı. Fakat o güzel fotoğrafları sayemde çekeceklerdi. Kalenin zirvesine kadar dayanıp çıkın. Yarı yolda Türk bayrağının oradan bakıp sakın geri dönmeyin. Etrafını iyice dolaşın. Yükseklik sizi korkutmasın, tehlikeli değil. Harika bir manzara var tepede. Tüm Van ayaklarınızın altında. Oradaki huzur, heyecan bambaşka. Biz en uç kısma kadar gittik. Birbirimize bakıp "10 yılı devirdik ve Van Kalesinin tepesinde oturuyoruz." diyerek saatlerce güldük. "Ee şimdi neresi kaldı?" dedi artık hali kalmayan Tuğba. Havada kararmaya başlamıştı. Kedi evini görmeden gitmek olmazdı. Ayaklarımız bizi artık zor taşıyordu. Buraya küçük bir not bırakıyorum. Rahat ve hafif yürüyüş ayakkabıları tercih edin uzun soluklu gezileriniz için. Büyük avantaj sağlıyor gerçekten. Kalenin çıkışına geldiğimizde istemsizce "Yok artık" deyip gülmeye başladım. Giriş ücreti 3 TL yazıyordu. 3 TL için mi o dik yokuşu çıkmıştık. Artık tercih sizin.

img_e4730.jpg

Navigasyona kedi evi yazdığımızda 2 adet gösteriyor. Hemen kalenin yanı, bir de Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin içinde. Giriş ücretsiz. Erkek ve dişiler ayrı şekilde. Erkekler çok asabi, dişiler ise çok uykucu. Dişi kedilerden daha güzel kareler çıkarttık ve sevdirdiler.

img_4807.jpg

Açın gözlerinizi, 2 günlük Tatvan – Van gezimiz dolu dolu burada sona erdi. Bitti mi? Tabiki hayır. Bu yolculuk Diyarbakır’a kadar devam etti. Tekrar görüşeceğiz.

Bu haber toplam 10547 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.