1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. Adilcevaz Eski Müftüsü Zeki Tan’dan Yeni Kitap

Adilcevaz Eski Müftüsü Zeki Tan’dan Yeni Kitap

Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi ve Adilcevaz eski müftüsü Doç. Dr. Zeki Tan’ın 'Bir Arada Yaşamanın Dinamikleri' isimli yeni kitabı çıktı.

A+A-

Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi ve Adilcevaz eski müftüsü Doç. Dr. Zeki Tan’ın 'Bir Arada Yaşamanın Dinamikleri' isimli yeni kitabı çıktı.

Adilcevaz’da görev yaptığı yıllarda herkes tarafından sayılan ve sevilen bir müftü olan, aynı zamanda sevdalısı olduğu Adilcevaz ile ilgili her yerde ve her ortamda Adilcevaz’dan söz ederek ilçemizin tanıtımı noktasında önemli adımlar atan Doç. Dr. Zeki Tan, 'Farklı Kültürlerin Ebrusu Adilcevaz' isimli kitabın ardından 'Kur’an’lı Hayat Hayatlı Kur’an' isimli yeni kitabını yazmıştı. Aynı zamanda sitemizde de yazarlık yaparak okuyucularımıza faydalı bilgiler aktaran Doç. Dr. Zeki Tan, son olarak 'Bir Arada Yaşamanın Dinamikleri' isimli yeni bir kitap yazdı.

Adilcevaz eski müftüsü olan ve şu anda Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Bilim Dalı Öğretim Üyesi olarak görev yapan hocamız son kitabı ile ilgili olarak şunları söyledi; "Kur’ân'ın idealize ettiği toplum modeli tek kabileye, tek ırka, tek dile, tek dine, tek mezhebe, tek meşrebe mensup fertlerin bulunduğu toplum modeli değildir. Aksine vahiy böyle bir toplum modelinin iddiacısı olarak Yahudilerin 'seçilmişlik' iddialarını onaylamaz.

Hz. Peygamber'in Medine'de inşa ettiği toplum modeli de çok kültürlü, çok dilli, çok dinli, çok ırklı, çok renkli bir toplumdu. Bunların bir araya getirdiği topluma 'ümmet' dendi. Yoksa ümmet tek inanç/iman etrafında örgütlenen birlikteliğin adı değildir.

Tarih boyunca Müslümanların inşa ettiği şehirler; Kurtuba, Marakeş, Kâhire, Kudüs, Şâm, Bağdat, Semerkânt, Buhara, İstanbul, Saraybosna, tıpkı şu fermanda geçtiği üzere '... Ben tebaamın Müslüman'ını camide, Hristiyan'ını kilisede, Musevi’sini de havrada fark ederim. Aralarında başka gûnâ bir fark yoktur. Cümlesi hakkında muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi evladımdır...' paradigması üzerine kuruldu.

Bir toplumda bir arada yaşayıp birbirleriyle iletişim kurmayan topluluklar belediye otobüsündeki iletişimi imkânsız kılan kalabalıklardan farksızdır.

Aynı toplumda yaşayıp iletişim kurmayanlar kendiliklerinden birbirlerine yabancılaşıp ötekileşir. Böyle bir toplumun ortak hüzün, acı, keder, dert ve problemlerini çözmek mümkün değildir.

Bugün kaybettiğimiz temel değer bir arada yaşama ahlakıdır. Kaybettiğimizi bulabiliriz. Çünkü derin kültürümüzde bir arada yaşama tecrübesi mevcuttur. İçte ve dışta bütün tahriklere rağmen Anadolu topraklarında büyük çapta çatışma yaşanmıyorsa bu tecrübenin kültürümüzdeki derin izleri sayesindedir. Müslümanların son dönem hariç tarih boyunca başka inanç gruplarıyla bir arada yaşama konusundaki tecrübe ve başarıları Batı’nın hiçbir tarafıyla kıyaslanamaz.

Tarihi tecrübelerimizden birisi de Kudüs örneğidir. Kudüs üç ilahî dinin ortak sembolü olarak görülerek barışı sağlamak için el-Halil şehrinin girişine taş levhaya 'Lâilâhe İllallah İbrahim Halilullah' yazılarak Yahudi, Hıristiyan, müşrik ve Müslümanların ortak değeri ve dinamiği olan İbrahim (as)’e dikkat çekilmiştir.

Bugün Müslümanların küllerinden yeniden doğarak 'tarihî yaşanmışlığa' sahip olmasından dolayı insanlığa bir kez daha katkı sağlaması mümkündür. Şunu unutmamak gerekir; Anadolu topraklarında bizim gibi düşünmeyen, inanmayan, giyinmeyen, muhaliflerimiz hep olacak. Ancak, dini, dili, mezhebi, tarikatı, cemaatı, ırkı bizim gibi olmayanlar düşmanlarımız değillerdir.

Modern dönemde devlet de farklı din, dil, inanç, mezhep ve kültür mensuplarının bir arada ve beraber yaşadığı, yaşatıldığı aygıt ve formdur. Bu aynı zamanda dışa karşı bir meydan okumadır. Medeniyetin de bir kriteridir.

'Devletin imanı adalettir' denilirken devletin egemenliği altında bütün farklılıkları eşitlik ve adalet üzerinden yaşamalarını sağlamaktır.

Hz. Peygamber’in Medine’de attığı ilk adım 'muarefe' yani çatışan ve ayrışan tarafların birbirini anlaması ve birbirini tanıması. İkincisi 'müzakere' yani birbirlerini anladıktan ve tanıdıktan sonra karşılıklı müzakerede bulunması. Üçüncü aşama ise 'muahede' yani sözleşmedir.

Hz. Peygamber bu yöntemi kullanarak Medine’de farklı gruplarla bir sözleşme imzaladı. Bu durum toplum psikolojisi bağlamında şöyle tarif edilir: Farklı kültürlerin, inançların birbiri içerisinde kendi özelliklerini, kendi rengini koruyarak güçlü ve yatay ilişkiler ağı içerisinde yaşamaya 'ebru koalisyonu' denmektedir. Bu koalisyonda renkler birbirinin içindedir. Ayrılırlarsa bütünlük bozulur…"

www.adilcevaz13.com

Bu haber toplam 3219 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
1 Yorum