1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. Türkiye'nin NATO ve AB Açmazları

Türkiye'nin NATO ve AB Açmazları

1789 Fransız İhtilali sonrası dünyayı sarıp sarmalayan ‘Ulus devlet’in batılı kesimi, IMF ve Dünya Bankası gibi küresel ölçekte etkili organlar aracılığıyla ekonomi üzerinden siyaseti küresel düzeyde yeniden dizayn ettiler.

A+A-

1789 Fransız İhtilali  sonrası dünyayı sarıp sarmalayan ‘Ulus devlet’in batılı kesimi, IMF ve Dünya Bankası gibi küresel ölçekte etkili organlar aracılığıyla ekonomi üzerinden siyaseti küresel düzeyde yeniden dizayn ettiler.

IMF ve Dünya Bankası ulus-üstü/ulus-aşırı örgütlerdir ve İkinci Dünya savaşı sonrası SSCB’ye karşı Batı’yı ve müttefiklerini ‘fonlama’ görevini üstlenmişlerdir. Fakat Batı’nın caydırıcı gücü ve güvenliği sağlamak amacıyla askeri ittifaka ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacın sebepleri de Avrupa’nın iç kavgası ve dünyaya yönelen SSCB tehdididir.

1949 yılında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), ABD-İngiltere-İtalya-Fransa ve 8 ülkenin daha imzalarıyla kurularak bu ihtiyaç giderildi. Avrupa’nın iç kavgasının nedeni de doğal kaynağı elde tutma çabasından (iktisadi-ekonomik) doğan Almanya- Fransa savaşıdır ki bu durumda da ekonomik bir ittifakla bu sorun da çözülebilirdi. Nitekim 1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AET/AB), Fransa-Almanya-İtalya ve Benelüks ülkelerinin imzalarıyla kurularak ekonomik ittifak ihtiyacı da giderilmiş oldu.

***

Bu ittifaklarla üye ‘ulus devlet’ler sınırlarını, güvenliklerini, ekonomik bir takım çıkarlarını ve bir takım kararlarını ulus-üstü/ulus-aşırı örgütlere bırakmışlardır. Kimilerine göre faydalı, kimilerine göre zararlı olarak tanımlanan ve küresel iddiaları olan bu örgütler, karar ve eylemlerinde adeta bir ‘ulus devlet’in organları gibi davranarak ‘bölgesel’ ile ‘küresel’ arasında sıkışıp kalmışlardır. Bu durum NATO ve AB’nin kendi açmazlarıdır.

 ***

 1950’ler Türkiye’sini

NATO’ya iten sebep; komünist rejim SSCB tehdididir.

AB’ye iten sebepler; batılılaşma isteği, soğuk savaş, Yunanistan’ın AB’ye üyelik başvurusu.

Bugün bu şartlar geçerli mi? Hayır.

Bölgemizin ve ülkemizin güvenlik sıkıntısını göz önüne aldığımızda NATO’yu menfaatlerimiz açısından nereye konumlandırabiliyoruz?

 Bosna’da, Karabağ’da, Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Suriye’de NATO nerede?

 Bölgemizin ve dünyanın sosyal, politik ve ekonomik sıkıntılarını göz önüne aldığımızda AB, bize, bölgemize ve kan bağımız olanlara ne kadar yakın?  Hak var, AB denince ‘Gümrük Birliği’ ve ‘AB standartları’ faydasız değildir ama bunlar bulunmaz da değildir.

 ***

İç politika ile dış politika karşılaştırması yapan teorisyenlerin ülke sınırları bağlamında iki yaklaşımı vardır; ‘siyaset sınırda durur’ ve ‘siyasette sınır, suya çekilmiş bir çizgi gibidir.’

1950’ler Türkiye’si, 1930’lar Türkiye’sinden farklı olarak, liberal, doğu-batı sentezi yapabilen, ülkenin iç dinamiklerini daha reel-politik düzlemde ele alan, iç politika anlayışı farklı  bir yapı. Bu farklılık dış politikaya da yansımıştır; bölge ülkeleriyle ve akraba ülkelerle siyasi, kültürel ve ekonomik bağlar kurulup güçlendirilmiştir. Bu dönem tarihsel miras ve misyon açısından dikkate değerdir.  

 ***

 Türk siyasetinde sınır, suya çekilmiş bir çizgidir. Tarihsel miras ve misyon bunu gerektirir.

Şimdi, tam da bu nokta Türkiye’yi tarihsel süreçte ele aldığımızda görüyoruz ki sınırlar birer çizikten ibarettir ve kalpler,  Kafkaslara, Balkanlar’a, Ortadoğu’ya, Afrika’ya kısaca mazluma ve Müslüman-Türk’e atıyor.

Türkiye’nin hayalleri, ülküleri, milli gücü ve manevi kuşatıcılığı bu kadar enginken nedir bu NATO ve AB açmazları.

Biz terör dedikçe, sınırlarımız dedikçe, mazlumlar dedikçe, darbe dedikçe, idam dedikçe NATO ve AB yankı yapıyor, nedir bu açmazlar?

M. Cihat GÜNAY

Bu haber toplam 2790 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
2 Yorum
  • radikal düşün ce... / 18 Ağustos 2016 Perşembe 11:48

    sayın yorumcu evet kalpler orta asya daki ve balkanlardaki Müslüman coğrafyasındaki ümmet için çırpınırken bundan nemalanan namertler de var parelel kumpas çesi ve onlara muhabbet duyanlar var ne Allah ne ümmet affet meyecek onun için dir ki şim di Şangay mı AB mi bunu tartışmak çok anlam sız ve mesnet siz bir şey olur asıl mes ele asiller ve adi leri bir birin den ayırmak vakti vesselam ve haçla la hilalin savaşın da haçlı uşaklarına karşı kim nerede ona bakmak lazım.....

    Yanıtla (0) (0)
  • hsn gny / 10 Ağustos 2016 Çarşamba 10:58

    Yazıyı, BM (Birleşmiş Milletler) ve beş daimi üyesi bağlamında yeniden yazıp -okumak veya anlamlandırmak gerekir kanaatindeyim. NATO ve AB'yi değerlendirirken BM'yi dikkate almamak eksik kalır. Bana göre 5 daimi üye ve üyelerden her birinin veto hakkı, üyelerin ülke çıkar ve menfaatlerinin geri kalanlarınkinden ne kadar öncelikli ve paydaş olduğunu gösterir. Yani 5 daimi üye, AB, SHANGAY, NATO, diğer birlikler ve ''BEŞ' ten geriye kalan büyükler'' üzerinde daha etkindir ve dünya hasılasından en büyük payı alanlardır. AB ve Batı blokundan Avrasya yada SHANGAY'a yelken açması gündemde olan Türkiye'nin, bu kulvar değişikliğinin siyasi-ekonomik fayda ve zararları tartışılabilir. Ve bu kulvarda koşarken Türkiye; BEŞ daimi üyeden batılı DÖRT üyenin nefesini hep ensesinde hissedecektir. Yazarın, ''Şimdi, tam da bu nokta Türkiye’yi tarihsel süreçte ele aldığımızda görüyoruz ki sınırlar birer çizikten ibarettir ve kalpler, Kafkaslara, Balkanlar’a, Ortadoğu’ya, Afrika’ya kısaca mazluma ve Müslüman-Türk’e atıyor.'' cümlesine atfen; evet, yürekler buna atıyor ama reel politik ülkemizin bu salınımını, sistemik sıkışıklığını aşma gayreti olarak gösteriyor. Hadi hayırlısı. Konusunda bana da zihni egzersiz yaptırdığı için yazara teşekkürler...

    Yanıtla (0) (0)