Şems-i Bitlisi

Tasavvuf düşünürü. Asıl adı Mahmut’tur. XVIII.yüzyılın seçkin düşünürlerindendir. Yayınlanan bazı yapıtları olduğu biliniyorsa da günümüzde hiçbir örnek ele geçirilememiştir. Müştak baba, Uryan baba, faik Han, hacı hasan Şirvani gibi bir çok sanatçı ve ta

A+A-

Tasavvuf düşünürü. Asıl adı Mahmut’tur. XVIII.yüzyılın seçkin düşünürlerindendir. Yayınlanan bazı yapıtları olduğu biliniyorsa da günümüzde hiçbir örnek ele geçirilememiştir. Müştak baba, Uryan baba, faik Han, hacı hasan Şirvani gibi bir çok sanatçı ve tasavvufçu yetiştirmiştir.

Şems-i Bitlisi; Abbasi soyundan gelen bir aileye dayanmaktadır. Kadiri Tarikatı silsilesinde yazılı olanlardan anladığımız kadarıyla, tanınmış İslâm öncülerinden ve Kureyş Kabilesinden Ebü’l Hasan Ali bin Muhammed bin Mevlânâ Yusuf Hazretlerinin torunlarından olan ve “İkinci Ali” olarak bilinen Şemseddin Ali, Anadolu’ya göç ederek önce Hakkari’ye, sonra Bitlis’e yerleşmiştir.

“Bitlis’in Güneşi” olarak daha sonra bilinen Şems-i Bitlisi, 1715 tarihinde, Bitlis’in Kızılcami Mahallesinde dünyaya gelmiş, Babası Abdulğafur tarafından “övülmüş” manasına gelen Mahmut ismi verilmiştir.

Şems-i Bitlisi, ilk tahsilini yedi yaşında babası Abdulğafur Hocadan almıştır. Kısa bir sürede Kur’an-ı Kerim’i ezberlediği gibi, Arapça ve Farsça’yı da öğrenmiştir. Molla Abdulğafur Hoca; “Ağabeyin Hasan’ın sohbetini ve hizmetini benim hizmetim gibi bilesin, sözünden ayrılmayasın” diyerek Şems-i Bitlisinin eğitimini tamamlaması için büyük oğlu Hacı Hasan Hoca'ya teslim etmiştir. Ağabeyi Hacı Hasan Hocanın yanında özellikle Tasavvuf eğitimi gören Şems-i Bitlisi, kısa bir sürede olgunlaşmış, “Arifibillah” düzeye gelmiştir. Bir tarihte Bitlis’in şimdiki Güroymak ilçesinin Günkırı Köyü'nde üstlenen Çukur Yöresi ağaları yanlarına topladıkları eşkıya ve Yezidiler'le yol kesmeye, soygunculuk yapmaya başlamışlardır. Bitlis emiri Selim Han, bu soruna bir çözüm bulamayınca Şems-i Bitlisi’nin Hocası Abdulcelil Hocaya ve Şems-i Bitlisi’ye başvurmuştur.

Yapılan görüşmeler sonucunda, bu çapulcuların sözden anlamadıkları anlaşıldığından, Selim Han’a savaşma talimatı verilmiş ve Şems-i Bitlisi de emrindeki dervişlere komutanlık yaparak bu zorbalara karşı savaşmıştır. Bu çarpışmadan sonra çapulcular, bütün çaldıklarını da bırakarak kaçmak zorunda kalmışlardır. Bu olay, Şems-i Bitlisi’nin cesaretine bir örnektir. 1788 yılının Ramazan ayının 12. günü Kuşluk namazı vakti geldiğinde, hizmetinde olan dervişler her zaman yaptıkları gibi Şeyhlerini uyandırmaya gelirler. Kapıyı bir süre çalmalarına rağmen içeriden ses gelmeyince hemen durumu Oğlu Abdulğafur Efendi ile Hoca İsmail Efendi'ye bildirirler. Bunlarında seslenmelerine rağmen içeriden cevap gelmeyince içeri girmek zorunda kalmışlardır. Yatakta, yüzü kıbleye dönük olarak vefat eylediğini görmüşlerdir.

Bitlis’in Güneşi olan bu yüce kişi, 73 yaşında hayatını noktalamıştır. Şems-i Bitlisi’nin cenazesi tekbir ve dualar eşliğinde kaldırılarak dedesi ve babasının gömülü olduğu, şimdi kendi ismiyle anılan Şems-i Bitlisi Mahallesindeki bugün ki yere defin edilmiştir. Daha sonra mezarının bulunduğu yere Şeyhü’l-emir tarafından dikdörtgen şeklinde bir türbe yaptırılmıştır.

Bu haber toplam 20723 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.