Biz ve Bizim Hâller 2!

Ethem BABRAK

Yok, gözüm yok!

Ne konuşmasını biliyoruz, ne de dinlemesini. Bir selamı bile sevdiklerimizden esirger olduk, bunca iletişim teknolojisine rağmen. Aldığımız eğitimler de fayda etmemiş anlaşılan!

Herhangi bir kıvılcımdan yangınlar çıkarmak âdet olmuş bizde. Çok marifetliyiz! Büyük yangınlardan küçük dersler, kelebek etkisinden büyük kaoslar türetmekte üstümüze yok.

Saldırgan bir tutumuz var. Her an patlayacak, patlatacak. Karşımızdakini dinlemiyoruz, dinliyor gibi görünüyoruz sadece. Ve uzun cümlelerin sonu ne zaman gelecek endişesini taşırken, muhatabı anlama niyetinde değiliz. Onu hangi kelimesinde nasıl “sıkıştırırızın” hesabındayız..

Öğretmenlerimiz, öğrettiği kelimeleri henüz cümle içinde kullanma kabiliyetini bizlere aşıla(ya)madılar. Çünkü kendileri de bu yetenekten yoksundular ve belki de onlara da, hep aynı kelimeler, aynı cümleler öğretilmişti.

Yıllarca, 'Ali hep ata baktı.' 'Ömer, bir gün olsun, mısır sevmekten ve mısır yemekten vazgeçmedi.' “… Doğruyum, çalışkanım…” dedik, ama öyle değildik!

Velhasıl-ı kelam, ezberlerimizden kurtulamadık ve sanırım hep ezber yaşadık. Kalıplarımız hep aynıydı. Kralın çıplak olduğunu haykırma cesaretini belki de henüz kendimizde bulamadık. Ama gözünü sevdiğimin teknolojisi ve klavyesi! Artık twitter, facebook gibi sosyal paylaşım ağlarında nasıl da haykırıyoruz çıplaklığını kralın.

Yalnız şimdi de başka bir sorunumuz var! Yazıp çizdiklerimizin arkasında imzamız yok ve sanırım artık eskisi kadar dürüst değiliz.

Kısacası ezberlerimizden kurtuluyorken bozuluyoruz/bozduruluyoruz dostlar...